Let It Be

778 53 31
                                    

Okul ilham perilerimi kaçırdı. Çok huzursuzum kusura bakmayın. Geçiştirme bölümü gibi bişe oldu valla. Ben bile anlamadım.  Kafaları karıştırdım diyelim. Niall ile alakalı daha çok.

İyi okumalar :)

Bana sevmeyi öğrettiler, ama nasıl duracağımı hiç söylemediler. Ben sadece dilerim, hayal ederim ama hiçbir zaman son aşamaya ulaşamam. ‘Yap’. Umduklarım ve hayallerim her zaman olduğu gibi kalırdı. Hiçbir zaman gerçekten yapmak zorunda olduğumu fark etmemiştim. Ama şimdi içimde ki titreşimleri durdurmalıyım, onları yok saymalıyım. Çoğu şeyi yok saymıyor muyuz? Nefret ettiklerimizi, kıskandıklarımızı, kuralları, dersleri, öğüt verenleri.. Bu liste daha da uzar. Peki.. peki ya sevdiklerimizi? Aşık olduğumuz adamı? Onu neden yok sayamıyoruz? Planlamadığım bir şeydi. Hayatıma girip altüst etmesini ben istememiştim. Belki o beni ne hale soktuğunun farkında değildir, ama her şeyi ona bağlamaktan sıkıldım. Her düşüncem, her duygum, her hareketim sanki onun eseriymiş gibi. Hiç tanışmamış olabilirdik, ama içimde bir yerlerde hayatım boyunca onu beklediğimi hissettiren şeylerin üstünü örtemiyorum. Sanki yerini biliyormuş gibi oraya baskı yapıyor. İçimde gizlediğim ne varsa hepsini dışa vuruyor. Sahte bir gülümseme ile geçiştiremiyor, öylesine konuşamıyorum. Hep ciddi olmak zorundaymışım gibi hissettiriyor. Yanlış bir laf aramızdakileri bitirecekmiş gibi, aslında aramızda olmayanları. Elle dokunamadığım, göremediğim bu duyguyu nasıl yok sayabilirdim. Tabi eğer karşınıza yakışıklı bir şekilde çıkıyorsa bu duygular onları görmezden gelmezsiniz, onları elde etmek için uğraşırsınız.. Size daha yakın olmaları için.

Tek istediğim bu, bana olması gerekenden daha yakın olmasını istiyorum. Yanlış olanı istiyorum.

‘’Bir ara çayından yudum almalısın’’

Afrodizyak etkili ses titreşimleriyle beni karman çorman düşünce dünyamdan uyandırdı. Kafamı artık soğuduğunu anladığım çayımdan ayırıp, mavi gözlerine diktim.

‘’El gelmedi mi?’’

‘’Hayır, işi uzadı. Ama çocuklar akşam yemeğe geliyor. O da burada olur’’

‘’Peki.’’ Çayı lavaboya bıraktım. Kalktığım sandalyeyi düzeltip, dün akşam bana ayırdığı odaya çıktım. Halsiz hallerimden nefret ediyorum sebebi ilaçlarımı evde unutmuş olmam olabilir. Akşama kadar dayanırım diye umut ediyorum.

*

‘’Bir yıldız gibi..’’ Kafamdaki düşünceler peşimi bırakmıyordu. Umutsuz vaka görüntümden kurtulmak istiyordum, en azından akşam misafirlere bu yüzle gözükmemeliydim. En son ölen Japon balığımın ardından böyle bir gün geçirmiştim. ‘’Bir yıldız gibi… Öyle hissediyorum. Yıldızların aslında binlerce yıldan sonra şu an oldukları yere geldiklerini ve artık sönmüş olduklarını biliyor muydun? İşte bende öyleyim sönmüş bir yıldız, ama herkes beni parlarken görüyor. Aslında işin gerçeğinde ölünün tekiyim’’ Kendi kendime konuşmak doktorumun bana önermediği en başlıca şeylerden biri. Bunu ne kadar sık yaptığımı sorduğunda en fazla günde 2 derim ama kendi kendime sorduğumda sanırım her yalnız kaldığımda olur.

‘’Kiminle konuşuyordun?’’ Varlığından memnun olduğum tek kişi kapıda beni dikizlerken kendi kendime konuşmamaya özen göstermeliyim.

‘’Hiç kendi kendime’’ Ne güzel! Şimdi de deli olduğumu anladı.

‘’Daha iyi hissettiriyor değil mi? Ben de ara sıra yaparım. Neyse çocuklar geldi bunu söylemek için geldim.’’ Eliyle aşağıyı işaret etti. Odadan çıkıp kapıyı çekti. Aşağı inmezsem ayıp olmaz herhalde. Sonuçta beni görmeye gelmediler.

Kırmızı pikeye daha sıkı sarıldım, yatağın içine gömülerek ayaklarımı kendime çektim. Gözlerimi kapatmak üzereyken kapım tıklandı.

‘’Lou, gelmek istemiyorum hasta olduğumu söyler misin?’’

Yumduğum gözlerimi daha da sıktım. Bacaklarımı iyice karnıma yerleştirdim. Kapı açılmıştı. Yatağımın diğer tarafı çöktü. Uzun parmaklar saçlarımda dolaşıyordu, hayır bu Lou değildi. Bu hissi daha öncede yaşadım.

‘’Neyin var?’’ İşte yine o keskin ses.

‘’İyi hissetmiyorum’’ yastığa gömdüğüm yüzüm, sesimin boğuk çıkmasına neden oluyordu.

‘’Bence biraz dışarı çıkıp hava almalısın, dışarısı çok güzel. 2 Gün önceki yağmura rağmen.’’ Hafif şaka hafif ciddi ses tonuyla kafamı gömdüğüm yastıktan kaldırdım. Vücudumu ona doğru döndürerek ufak bir gülümseme gönderdim. İçtendi, öyle hissettiriyordu.

‘’Yalnız, nereye gidebilirim?’’ Açık sözlülüğüm bir gün başıma işler açacak.

‘’Sevgilini çağır, eminim seninle gezmek ister’’ O da benim gibi yatağa girdi, vücudunu bana döndürerek.

‘’Sevgilim yok, olsaydı belki isterdi.’’ Gözlerimi devirdim.

‘’Bu bir, ‘Sevgilim yok benimle gezmek ister misin?’ teklifi mi?’’ Kıkırdamama engel olamadım.

‘’Eğer aşağıdakiler kızmayacaksa, neden olmasın?’’ Elini başının altına yerleştirdi.

‘’Sanmıyorum, hadi giyin bekliyorum altta.’’

 **

Niall. Adını Louis söylemişti. Gerçekten fazlasıyla iyi. Pencereyi aralayıp, havanın ne kadar soğuk olduğunu kendimce ölçtüm. Üstüme siyah kazağımı geçirip altıma dar kot pantolonumu giydim. Maymunlara benziyorum.

Merdivenlerden indiğimde, Niall ve diğerleri kafasını bana doğru döndürdü. Dikkatlerini üstüme çekecek bir şey giymemiştim oysaki. Hasta kızı merak mı ediyor yoksa herkes?

‘’Nereye Betrica?’’ Korumacı havası geri gelen Louis elleri ceplerinde önümde dikildi.

‘’Biz, Niall ile dışarı çıkacaktık.’’ Gözlerim Niall a kaydı. O da oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldi.

‘’Sizin için sorun olmaz değil mi çocuklar?’’ Herkes hayır anlamında kafasını salladığında, Louis emin adımlarla yanımıza yaklaştı.

‘’İyi olacağını sanmıyorum, hastasın.’’

‘’Hayır, temiz hava beni iyileştirir. Sen merak etme.’’

Niall ın koluna girdim, ve evden çıktık. Arkama döndüğümde camda beni süzen sinirli, mavi gözleri gördüm.

**

‘’Gerçek aşk sence var mı?’’ Arabanın kaputunda ki rahatsız oturma şeklimi düzeltip, ayaklarımı sallandırdım.

‘’Galiba var. Çoğu kişi olduğunu söylerken ben yalanlarsam doğru olur mu?’’

Ellerini arkaya doğru koyarak yaslandı.

‘’Bilmiyorum. Bence gerçek aşk sadece aşk değil. İçinde tüm duyguları barındırıyor.’’

Gecenin temiz havasını ciğerlerime doldurdum, ayın muhteşem ışıltısı arabanın üzerine vuruyordu. Uçurum gibi bir yerdi, sanırım dinlenmek için en iyi yer. Esen rüzgarla tüylerim diken diken oldu.

‘’Gerçek aşk o kadar kolay değil, savaşılması gereken bir şey olmalı. Çünkü bir kere O’nu buldun mu bir daha yeri asla doldurulamıyor. ‘’

Gülümsemesi genişledi. Kolunu omzuma atarak bedenimi onunkine yasladı. Kollarımı belinde birleştirdim.

‘’Her zaman seninle ilgileneceğim, birlikte olmasak da, uzakta, birbirimizden uzaklarda olsak bile.’’ Başımı göğsüne yasladım.

Aramızda ki bağın bir adı yoktu, ama oluşturduğu duygu insanı bunu sorgulamamaya itiyordu. Louisi ilk gördüğüm günden beri yaşadığım çelişki, onunla iken yok oluyordu. Parmaklarını yine uzun saçlarımda dolaştırdı. Boynuna daha da sokulup, gözlerimi kapadım. Huzurluydu, hiç olmadığım kadar. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 20, 2013 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

The Blue Angel (Louis Tomlinson Fanfic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin