Kiss Me Like You Wanna Be Loved

680 34 22
                                    

Merhaba ve diğer bölümle karşınızdayım!

İyi okumalar! :)

‘’Bu ilaçları al ve götüne sok!’’ Elimdeki torbayı yere fırlatıp, kapıyı hızlıca çektim. Arkamdan bağırışını duyabiliyordum. ‘’Her şey senin iyiliğin için kızım, daha iyi olacaksın, sen iyileşeceksin’’ hep aynı laflar.

Annemi evde sevgili babamla bırakıp, çıktım. Nereye gideceğimi bilmiyorum. Keşke yanıma biraz para ve giyecek bir şeyler almayı da akıl etseydim. Bu sıralar aklı başında bir kız değilim (!) .

Hava kararmak üzereydi ve ben hala sokaklarda dolaşıyordum. Gök gürültüsüyle yerimde zıpladım, ardından gelen yağmur zaten ağlamaktan ıslanan beyaz tişörtümü daha da ıslak yaptı. Bu halde üşüteceğime eminim, ama asla o eve dönmeyeceğim. Yani şimdilik.

Telefonumun titremesiyle cebimden çıkardım, yağmur damlalarından ıslanan ekranını üstüme silip gönderilen mesaja baktım.

Eleanor : Tatlım, senden bir şey rica edebilir miyim? Evet edebilirim! Annem acil bir şey için eve çağırdı ve Louis evde tek. Futbol maçından geldi biraz hasta onu öyle bırakmak istemiyorum benim yerime göz kulak olur musun? En kısa zamanda geleceğim. Teşekkürler öpüldün! Xox

Başka çarem mi vardı sanki? Ani hapşurmamla telefonu elimden düşürdüm. Bu eksikti. Telefonda yazan adrese doğru yürümeye başladım. Çokta uzakta değildi iyi ki.

Kapıyı bir kere daha tıklattım ve evde olmadığını kanaatine varıp arkamı döndüm.

‘’Berice!’’ İsmimin kısaltılışını ondan duymak bana büyük bir haz verse de, bu sinir bozucuydu.

‘’Sonunda, senin yüzünden hasta olacağım!’’

Çemkirerek onu ittim ve kendimi sıcak şöminenin önüne attım.  Birkaç dakika sonra elinde kahve olduğunu düşündüğüm 2 kupla geri döndü. Altına sarı minderi çekti, tekini ayaklarının biraz önüne koydu. Diğerini bana uzattı, almak için elimi bardağa koyduğumda, teniyle tenimin teması gözlerine bakmamı sağladı.

‘’Bu benim özel çayım’’ dedi kıkırdayarak. Bardağı elinden alıp, bir yudum içtim. Dudaklarımı şapırdatarak ‘’Imm.. çay sevmem ama.. Tomlinson bu gerçekten iyi!’’ 

Kafasını geriye atarak bir kahkaha attı. Bu hali beni de güldürmüştü. Çayından bir yudum aldı ve tekrar bana döndü. ‘’Eleanor mu yolladı seni? ‘’

‘’Hayır, kendim geldim.’’ Çayımdan yudum aldıktan sonra devam ettim ‘’ Evden kaçtım senin için’’  Ağzı bir karış açılmıştı, elindeki bardağı yamuk tutuyordu. Neredeyse üstüne dökecekken, kendine geldi.

‘’Kahretsin’’ diye inledi, ufak bir damla açıkta kalan teniyle temas ederken. ‘’Ciddi misin sen Betrica?’’ Gülmemek için dudaklarımı dişledim. ‘’Sanırım seni korkuttum’’ omzuna vurarak kendine gelmesini sağladım. ‘’Yani El gönderdi.’’ Sesi aynı ciddiyetteydi. ‘’Evet’’ bardağı avuçlarımda kavrayarak dizlerimin üstünde tuttum.

‘’Ona kaç kere bebek bakıcısına ihtiyacım olmadığını söyleyeceğim bilmiyorum’’ Öfkeyle yerinden kalktı, mutfağa doğru gidip musluğu açtı. Sanırım yanan yerine su vuruyordu.

‘’İstemiyorsan gidebilirim?’’ Kapının kirişine yaslanmış, onu izliyordum.

‘’Haha! Bu an bana tanıdık geldi, değil mi?’’

‘’Dejavuu! ‘’ dedim elimdeki bardakları tezgaha bırakarak. Buruk gülümsemem dikkatini çekmiş olacak ki, tezgahın üstündeki elimi tuttu. ‘’Sorun ne?’’ Elimi ondan çektim. ‘’Gerçekten evden ayrıldım, bu şaka değildi’’ Bir adım daha atıp aramızda ki mesafeyi en aza indirdi. ‘’Burada kalabilirsin, istediğin kadar.’’ Korumacı gülümsemesiyle eliyle yanağımı kavradı. İstemsizce gözlerimi kapattım.

‘’Bırakma beni’’ kısık sesi kulaklarımda ani uyanma etkisi yarattı.

‘’Ne?’’

‘’Aklımdan çıkmıyor, o gün söylediklerin.’’ Sahte bir gülümseme yolladım, içerdeki geniş koltuklardan birine oturdum, o da yanıma geldi. ‘’Zayıf bir anımdı sadece.’’ Umursamaz tavırlarım durumu kurtaramayacaktı.

‘’Peki, arabada ki neydi?’’ Beklemediğim bir soruydu. 1 Haftadır görüşmemiştik, yani bu konu hakkında da hiç konuşmamıştık. Konuşmamayı yeğlerdim, verecek bir cevabım yok. Sessizliği öksürmesiyle bozdu.

‘’Seni öpmemi istedin’’ çaresizce mavi gözlerini bana dikti. ‘’Evet ama-‘’ duraksadım. Diyecek bir şey bulamıyordum. ‘’Evet ama ?’’ beni yineledi. ‘’İlaçlarımdan olmalı.’’ Cevabım onu tatmin etmemişti. Doğru olmadığını ikimizde biliyorduk.

‘’Peki, ilaçların tekrar seni öpmemi istiyor mu?’’

Kafasını öne eğmiş, parmaklarını birbirine geçirmişti. Mırıldanarak söylediği şeyi duymayacağımı düşünmüş olmalı. Gözlerimi irice açarak ona doğru döndüm. Kucağındaki elini tuttum. Şaşkınlıkla bana baktı. Yanağını avcumun içine aldım, dizlerimin üstünde ona yaklaşıp dudaklarına hafif bir öpücük kondurdum. Yerdeki ince hırkayı alıp evden çıktım. Arkamdan kalkıp gelmesini bekledim ama gelmedi.Sanırım benim hissettiğim gibi hissetmiyordu. 

Elimi kotumun cebine attım. Yavaşça çıkarırken cebimden yere bir şey düştü. Eğilip yerde ıslanan kolyeyi aldım. Üstünde ''Kiss me like you wanna be loved'' (Öp beni, sanki sevilmek istiyormuşsun gibi) yazıyordu. İyi de bu benim değilki. 

The Blue Angel (Louis Tomlinson Fanfic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin