16.BÖLÜM

1.5K 91 125
                                    

Arkadaşlar gerçekten çok üzgünüm ama yazmaya çok üşendim ve direk atladım. Ha amma çoğh istiyosanız yani ne biliyim bi 7 yorum falan istiyoruz diye gelirse -aynı kişiler ard arda atarsa olmaz dksj- yazarım bi sonraki bölümde.

  Sonunda! Evim evim, güzel evim; PARİS! Sonunda uçaktan inmiştik! Ve ben buranın kokusunu bile özlemiştim!

  Direk olarak bavulumu aldım ve dışarı çıkıp yoyomu binadan binaya sallaya sallay eve doğru ilerledim.

  Evimin oraya gelince, en yakın ara sokağa girip dönüştüm. Tinki, çantama girdi ve çantamın açık olan ağzından yorgunca bana baktı.

"Artık evimizdeyiz, sevgili kurabiye canavarım. Ha bu arada kurabiye demişken, bi beş on dakka bekle, odama çıkınca sana kurabiye veririm." Dedim ve gülümseyip çantamı kapattım.

  Gece olduğundan hava karanlıktı ve sokaklar, Eyfel Kulesi'nin yanında yağmurlu havalarda altında hep dans etmek istediğim sokak lambalarıyla aydınlanıyordu. O sarı, loş ışığın yanından geçip pastaneye girdim.

  Kapıyı açmamla annem ve babam üstüme atlarcasına sarıldılar. Ne oldu?! Biri mi öldü?! Biliyonuz işte 2 geceliğine şehir dışındaydım. Gerçi ülkeydi ama olsun onalr şehir diye biliyolar kdmdjix.

"Anne, baba n'oldu? Beni bu kadar özlemenizi beklemiyordum açıkçası." Dedim kapıyı kapattıktan sonra. Onlar da benden ayrılıp endişeli ve korkmuş bakışlarla bana bakıyorlardı. Tabii hafifte şaşkın.

"Kızım, o kadar özlemedik zaten! Ama merak ettik! Endişelendik! Bizi bi kere bile arayıp haber vermedin! Alya iyi olduğunu söylemese meraktan ölücektik burda!" Dedi annem endişeyle bağırarak. Yaa ben nasıl unuttum onları aramayı?!

"Annem, çok üzgünüm. Unutmuşum. Gerçekten hatırlasaydım arardım. Biliyorsun. Ne zaman sizi merakta bıraktım? Tamam bıraktım ama haber verdim sonra, dimi? Gerçekten unutmuşum annem. Ama sizi çok özlemişim." Dedim ve tekrardan onlara sarıldım.

"Biz de seni kedicik. Ama annen biraz fazla abarttı. Sonuçta biz de arayabilirdik fakat biz de unuttuk." Dedi benden ayrıldıktan sonra babam. Annem de onunla birlikte ayrılmıştı.

"Eee... haberler sizde: KARDEŞ VAR MI?" Diye sordum heyecanla.

  Açıkçası kardeş kötü fikir değil! Ama odamı, eşyalarımı, harçlığımı, kruvasanlarımı ve tavuklarımı, ayrıca sakarlığımı paylaşmam! Onlar benim gardaş!

  İkisi de kıpkırmızı oldu. Aha kesin kardeşim olcak!

"Yok kızım ne alakası var? Bu yaştan sonra bi de bebek mi bakıcaz. Artık torunlarımıza bakarız." Dedi annem ve ikisi de kıkırdamaya başladı. Ama benim kardeşim olmiycak mı şimdi. Poff! Stop! Bi şey duydum!

"Torun?! Lar?! Ha bi de çoğul! Ayıptır sorması benden kaç çocuk çıkmasını bekliyosunuz anne?! Yok hayır yani, bi kere cüssem ona el verişli değil!" E şimdi ben o yiyip yiyip şişmeyen tiplerdenim. Sonuç olarak elbette bi şeyler eksik olcak!

"E kızım, sen de o kapasitenin olmadığını biliyoruz. Biz de o yüzden damadımızı iyi, istekli seçiyoruz." Anne?! Ne isteklisi?! Neye istekli?! Kimi seçmesi?! Başım bağlı benim! Sevgulum var benim ana!

"Anne!" Oh! Onlar orda kıkır kıkır, ben burda domates! Neyse ben de tutamadım kendimi güldüm. 2 gece 3 gündüz ama özlemişim bee!

"Neyse ben odama çıkıyorum, sevgili ama bana kardeş sevgisi tattırmayan ailem!" Dedim ve kıkırdayarak odama doğru yol aldım. Ama tam kapıda durdum ve hemen yanımdaki tezgahtan çikolata damlacıklı kurabiyeleri aldım. Yani direk tepsiyi aldım.

SONRAKİ NESİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin