Bölüm 46

15.2K 528 73
                                    

*Ülke olarak geçirdiğimiz bu tatsız günlerde yeni bölüm ekleyip eklememek arasında kararsız kaldım. Ancak okuduğumuz hikayelerin, kitapların bizi biraz olsun gerçek dünyadan kopardığını düşününce, biraz olsun yüzünüzde tebessüm oluşturma ümidiyle eklemek istedim. Umarım bugünler en kısa zamanda geçer ve hem kendimiz hem sevdiklerimiz için endişelenmeden, özgürlük kokan sokaklarımızda dilediğimizce dolaşırız. 

*Benim için mükemmel olan yorumunla kötü geçen günlerimi güzelleştirdiğin için çok teşekkür ederim. TCBerrinKaya 


Ashes Remain-Everything Good


Korku, tek başına tüm insanlığa hükmedebilecek en güçlü duygu...

İnsanlar kötü.

İnsanlar acımasız.

İşte bu nedenle en küçük korkularımızı bile saklamak zorundayız. Çünkü kötülükle hamurları yoğurulan insanlar en küçük korkumuzu bile bize karşı kullanacaklar.

Korkunun temelini iste kaybetme düşüncesi oluşturuyor.

Kaybettikçe olgunlaşıyorsun ama kaybetmek istemiyorsun.

Kaybettikçe azaldığını hissediyorsun ama tükenmiyorsun.

Korkuyla beslenen ruhunu kaybetmekten korkuyorsun.

En çok kaybetmekten korkuyorsun. Çünkü bencilsin. Kaybettiklerini düşünmüyorsun aslında onlar kaybolduktan sonra ne yapacağını bilememekten korkuyorsun.

Çalışma masasının başında yarın teslim etmem gereken raporu hazırlarken gözlerim hasretle Efe'ye döndüğünde ekrana kilitlenmiş halde buldum. Ona baktığımda istemsiz kıvrılan dudaklarımı bile seviyordum. Elimle saçlarımı savurup aklıma üşüşen kötü düşünceleri kovdum.

Onu kaybetmeyecektim. Kaybedemezdim...

Emir'i çiftlikte gördüğümden beri dört gün geçmişti. Dört gündür nereye gitsek tıpkı bir gölge gibi peşimizdeydi ancak kendini sadece bana gösteriyordu. Efe ne zaman kafasını çevirse baktığım yere, karşılaştığı sadece boşluk oluyordu. Bu yüzden kendimi hayal gördüğüme inandırmak istiyordum.

Efe'nin bakışları izlediği maçtan bana doğru dönünce gülümsedim. Onunda gülümseyişini görmek içimi tarifsiz bir sıcaklıkla kaplıyordu. 'Bebeğim ses rahatsız ediyor mu?' diye sorduğunda cevap vermek için ağzımı açacağım sırada televizyondan yükselen sesleri fark edince başını hızla ekrana çevirdi. 'Senin gibi hakemin ben...' diye başladığında sinirine gülümsedim.

Gözlerimi tekrar çalışma masasına çevirince ilk fotoğrafımıza aşkla baktım. Efe'nin çerçevelettiği ilk fotoğrafı buraya koymuştuk. Birkaç günde çekildiğimiz bütün fotoğraflar ise yine çerçevelenmiş bir halde salonda, yatak odasında ve benim evimdeki odamda duruyordu. Buzdolabının üzerinde ise Ekrem, Alev, Erdem, Sedef, Efe ve benim toplu olarak çekildiğimiz bir fotoğraf vardı. Sedef gittiğinden beri Efe'nin evine yerleşmiş gibiydim. Eşyalarımın bir kısmı buradaydı. Sehpanın üzerinde biraz önce sürdüğüm siyah ojem, asetonum ve törpüm duruyordu. Kıyafetlerimin birazı Efe'nin dolabında onun kıyafetlerine karışmış haldeydi. Banyoda diş fırçam, yüz temizleyicilerim ve birkaç makyaj malzemem vardı. Kitaplarım, Efe'nin kalın hukuk kitaplarının yanında üst üste duruyordu. Her bir ayrıntı ona ait olduğumu gösteriyordu adeta ve bu beni mutlu ediyordu.

Kendimi kağıtların arasında kaybetmişken masaya konulan kupayla başımı kaldırdım. Dumanı elma kokan çaya bakıp başımı kaldırdığımda bal rengi gözler çayımın şekeri oldu. 'Teşekkür ederim,' diye fısıldadım. Göz kırpıp alnıma bir öpücük kondurdu. 'Bitmedi mi hala?' diye sorarken bir sandalye çekip yanıma oturdu. Sıcak bir yudum genzimden aktıktan sonra 'Bitti sayılır,' dedim. 'Maç nasıldı?'

Kabasakal (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin