EL/24.BÖLÜM

434 38 0
                                    

Hiç durmadan koştuğum için nereye geldiğimi bilmiyordum. Nefes almak için soluklandığım zaman tanımadığım bir mahallede olduğumu gördüm. Neresiydi burası? Yürüdüm. Kırmızı bir tabela bulunca endişelendim. Ya kaybolduysam? Telefonum vardı. Birilerini arardım. Telefonumu elime alıp şarjına baktım. Çok güzel! Şarjım %2 olmuştu. Tabii insan gün boyunca şarkı dinleyerek koşarsa şarjı %2 olurdu. Telefonumdan ultra güç tasarrufu modunu açıp elimdeki parama baktım. Buradan taksiye binip eve gitmem bana 20 tl'ye mâl olurdu. Ve benim elinde sadece 5 tl vardı. Dolmuşa binebilirdim. Gecenin onunda mı? Sabahı beklerim daha iyi. Annemleri arayıp haber vermem gerekiyordu. Ama şarjı kullanırsam büyük ihtimal şarjım biterdi. O yüzden meraklanmaları daha iyiydi. .

Melis Balcı

Yüzde yüz ben haklıydım. Neymiş kızları anlamıyormuş. Pabucumun Poyraz'ı. Yattığım yataktan bir sağa bir sola dönüp kendime rahat bir pozisyon aradım. Aden bugün okuldan gitmişti. Ve onu bir daha görmemiştim. Aramamıştı da. Nerede olduğunu bilmiyordum ama başına birşey gelebilir diye düşünüp endişeleniyordum.
Eğer onunda başına birşey gelirse... düşünmesi bile kötü bunun!

*****

3 Gün Sonra

"Önüne dön be! Hoca bakıyor." Diyerek Poyraz'ı ittirdim. Poyraz yine arkasını dönüp sırıttı.
"O hoca beni seviyor. Birşey olmaz." Sırıttığı ağzını patlatmak istiyorum!
"Hocam Poyraz beni rahatsız ediyor!" Hocaya seslenip dikkatini bana vermesini sağladım. Hoca tahtaya yazı yazmayı bırakıp bana döndü.
"Poyraz çık dışarı!" Dediğinde Poyraz'ın yüz ifadesi dondu. Ve ben anıra anıra gülmeye başladım. Poyraz bana bakıp sınıftan dışarı çıktı.
"Ne gülüyorsun Melis!" Hoca öyle bir bağırmıştı ki. Dışarda duran Poyraz bile duyup gülmüştür.
"Çık dışarı! Rezaletler!" Kafamı yere eğip gülmemek için dişlerimi dudağıma bastırdım.
Ayaklarımı sürte sürte kapıyı açıp dışarı çıktım.
"Kader işte hiç kimse ayıramıyor bizi." Dediğinde ciddiydi. Tabii ben işi şakaya vurup
"Biz ayrıldık Poyraz." Dedim gülerek. Poyraz bozulmuştu fakat bunu belli etmedi. O da bana gülerek
"Aynen öyle hırçın kız." Dedi ve aşağıya inmek için merdivenlerin yolunu tuttu.
"Gitme, hoca gelir birazdan." Dediğimde el hareketi çekip inmeye devam etti. Bende el hareketi çekip onunla birlikte merdivenlerden aşağıya indim.

Hırçın kız...

Ayla Demirel

"Oynaşmasana Can!" Diye bağırıp sırada düzgün durması için bacağına vurdum
"Sanane?" Ukalalığı üstündeydi Beyefendinin.
"Hocam Can beni rahatsız ediyor." Melis'in yaptığı gibi yapıp dışarı çıkması için hocaya şikayet ettim. Hoca kısa saçlarını çekip ellerini havaya kaldırdı.
"Allahım sen bana sabır ver!" Deyip olduğu yerde tepinmeye başladı. Bütün sınıf gülmemek için kendimizi zor tuttuyorduk.
Sonunda kıkır kıkır gülmeye başladık.
"Sussun! Ayla ve Can dışarı çıkın. İkinci ders o dördünüzü de müdürün odasına yollayacağım."deyip kapıyı işaret etti. Güle oynaya kapıdan dışarı çıktım. Can da peşimden geldi.
"Bizimkiler nerede?" Diye sorup etrafı aramaya başladım. Hiçbir yerde yoktular. Muhakkak kantindelerdir diye düşünüp kantinin yolunu tuttum.
"Nereye?" Can'a cevap vermeyip inmeye devam ettim. Peşimden geleceğini bildiğim için cevap vermemiştim. Peşimden koşması hoşuma gidiyordu.

Aden Kara

Bizimkiler dersten kaçmak için güzel fikir bulmuşlardı. Çağan'da burada olsaydı belki bizde böyle birşey yapardık. Ah! Kimi kandırıyorum. Çağan'ın kızıl saçlısı vardı. Onunla dersten kaçsın. O kaybolduğum günden beri dışarı çıkmama cezam vardı.
Teneffüs zili çalınca Çağan'ı görmüşçesine sevinmişti içimde ki kelebekler,
Dar olan sırayı sertçe arkaya itirip sınıftan dışarı çıktım.
İlk karıştırmak istediğim oda Burak'ın odasıydı. Belki de ona Soğuk Nevale dendiği içindir.
Burak, gördüğüm kadarıyla sürekli kantinde bir iki arkadaşıyla oturur. Ya da tek başına kantinde kitap okurdu.
Yanında olan arkadaşları ise dalga geçmek için gelen arkadaşlarıydı.
Onu tek bulacağım yer olan kantine doğru ilerledim.
Tahminlerim doğruydu Burak tam karşımda ki masada gözlüklerini takmış kitap okuyordu. Benim hava olsun diye taktığım yuvarlak retro gözlüklerim benimde gözlerimdeydi.
Masasının yanına doğru gittim, sandalyeyi çekip bacak bacak üstüne oturdum.
Yanına oturmama rağmen bakmamıştı, onun yerine kantinde ki erkekler gülerek bakmışlardı.
"Ne istiyorsun?" Diye fısıldadı kafasını kitabından kaldırmadan,
"Bana tarih ile anlamadığım konuları anlatmanı," dedim gülerek. Kitabının kapağını kapatıp öne doğru itti.
"Benim tarihim iyi değil." Dediğinde donup kalmıştım.
Sınavdan yüz alan Burak değildi, Burak'ın içine girmiş başka çalışkan Burak'tı galiba!
Ne saçmalıyorsun Aden, sana ders anlatmak istemediği için yapıyor besbelli!
"Yalan söylüyorsun, yüksek alan sensin."dediğimde pes etmiş gibi ellerini yukarı kaldırıp güldü.
"Odama çıkalım o zaman," dediğinde gülümseyerek kabul edip sandalyeyi geri çektim.

****

KATİL (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin