#10 "Prisoner Of Your Touch"

5.3K 267 60
                                    

Tamam,bunun kaç sayfa tutacağı hakkında hiçbir fikrim yok ve gereksiz bir uzunlukta olduğu gibi bir dürtü içerisindeyim.Şimdiden uyarıyorum,sona doğru smut başlıyor sonra uyarmadı demeyin,ki bir çoğunuzun bununla ilgili bir sıkıntısı olmayacağını tahmin ediyorum :d saçmalar saçması bir bölüm olsada bitirene kadar anam ağladı diyebiliriz.Yanlışlarımı ve gerizekalılıklarımı mazur görün lütfen.Sizi seviyorum x 

Amber

Noel gecesiydi.

Gecenin önemini mükemmel bir şekilde aklımıza kazıyan bir masa hazırlanmıştı ve Barbra'nın pürüzsüs sesi odayı dolduruyordu.Üzerimde temiz bir elbise ve yanımda kıvırcık bir popstar vardı.Mutluluktan bayılmak için tüm bunları bana yetebiliyor olduğunu farketmek,yüzüme nedensiz bir gülümsemenin yayılmasına neden oldu.

"Neden gülümsüyorsun?" yumuşak sesiyle düşüncelerimden ayrıldım ve mum ışığı altında parıldayan yeşil gözlerine baktım.Dudakları hafifçe kıvrıldı.

Kulağa oldukça ergen işi geliyor olmasına aldırmadan içimi çektim."Sadece uzun zamandır bu kadar huzurlu ve mutlu olmadığımı farkettim."

Gülümsemesi yavaşça büyüdü."Bir şey değil."

Gözlerimi devirmek daha uygun olurdu fakat sadece daha fazla gülümsemekle yetinmiştim."Böyle tavuk pişirmeyi nereden öğrendin?"

"Mutfakta iyiyimdir." dedi ve çatalına takılı tavuk parçasını ağzına attı."Büyükannemin el yazması tarif kitabını ezbere bilirim."

Kırmızı şarabımdan küçük bir yudum aldım."Büyükannenin bir tarif kitabımı var?"

Onaylar gibi başını salladı ve lokmasını yuttu.

Kaşlarımı kaldırdım."Şu tuhaf nesilden nesile şeylerinden mi yoksa?" diye sordum başımı hafifçe yana yatırıp."Kitabı kız kardeşinin alması gerekmez miydi?"

Küçümser kıkırtısı duyuldu."Gemma,tost bile yapamaz."

Güldüm ve haşlanmış havuçlardan birini ağzıma attım.O sırada şarkı değişti ve Barbra'nın Tell Him adlı parçasının ezgileri duyuldu.

"Yemek yapabiliyor musun?"

Ani sorusu karşısında hafif bir şaşkınlıkla başımı kaldırıp ona baktım.Konuşmadan önce lokmamı yavaşça ağzımda çevirdim."Ben aslında pek iyi değilimdir,mutfak konusunda yani." lokmamı yuttum."Basit bir makarna için bile yıllarca pratik yapmam gerekmişti."

Gözlerim bir süre gamzelerinde oyalandı."Sana öğretebilirim," dedi neşeli ifadesiyle."Seni eskiden çalıştığım pastaneye götürüp,hava da atarım."

Sözleri,içinde bulunduğum huzurlu ruh halini kimyasal bir tepkime misali değiştirmiş,yediklerimin boğazıma dizilmesine yetmişti.Daha önce hiç dışarısı hakkında konuşmamıştık.Evet,bizi bekleyen koca bir dünya vardı.Şimdilik bir kalkan yerine kullandığımız bu dağ evi,bizi sonsuza dek saklamayacaktı.Ya da hayır,bizi değil,beni.

Suçlu olan,sürekli saklanarak yaşaması gereken bendim.O değildi.O masumdu ve ben burada olmasının tek suçlusuydum.Dünya onu bekliyordu.Beni değil.Bizi değil.

Fakat bu ihtimali düşünmek çok güzeldi.Onunla normal şartlarda tanışmış olsaydık neler olabileceğini düşündüm.Yine bu kadar ukala olacağı kesindi.Onunla Mark's Grosery'de karşılaşabilirdim.Arkadaşları ile tanışıp,onlarla sıcak bir bardak çay içebilirdim.Onunla bir yerlere gidip,her konuda kavga edip,saçlarından şikayet edip durabilirdim.Beni eskiden yaşadığı yerlere götürmesine izin verirdim.Eskiden çalıştığı o pastaneye mesela.

Prisoner Of LoveWhere stories live. Discover now