☾02:00☽

6.7K 810 411
                                    

Bu zamana kadar başıma gelen en kötü şey, hayatımı zehir eden insan. Hayır hayır, o insan değil. Karşımda durmuş, dizlerinin yanında titreyek oturan kızın saçlarını hoyratça okşayan ve görebilen gözünü benimkilere dikmiş olan babama insan demek tüm ırk için bir hakaret olur.

"Uzadın mı sen?"

Uzamıştım, büyümüş ve değişmiştim. En azından şu zamana kadar öyle olduğunu sanıyordum fakat her ne kadar belli etmesemde kalbime bir karabasan gibi çöken korku beni tekrar 12 yaşında üzerinde sadece pantolonuyla kalan, elini parçalanmış yüzüne bastıran ve karşısındaki hayvanın tekrar atağa geçip bu sefer kendisini öldürmesini bekleyen kafesin bir köşesine çömelmiş bir çocuk gibi hissettiriyordu.

Ona cevap vermedim. Hiç vermezdim, o kafeste bana yaptıkları yüzünden annem ona saldırıp, bıçağı sağ gözüne sapladığı ve hemen ardından eline geçirdiği silahla intihar ettiği günden beri.

Gülerek kızın saçlarına parmaklarını dolamaya devam ettiğinde bu bakışın anlamını biliyordum. Sen konuşmasanda umrumda değil, ben konuşacağım ve dinleyeceksin.

"Seni buraya neden çağırdım Taehyung-ah? Benim tatlı oğlum."

"Babanım ben senin."

"Seni özledim. Artık sik kafalı insanlarla barış planları peşinden koşmanı görmeye katlanamadım."

"Senin yerin burası."

"Gitmene bir kere izin vermiştim; geri dönmen şartıyla."

Buradan uzak olduğum günlerde hep kendime sordum, neden? Neden onu öldürmüyordum? Ailemi katledip bana aile muhabbeti yapan, çocukluğumu sadist istekleriyle mahveden, yüzümdeki yarayla beni çirkin ve korkunç bir insana çeviren bu adamı neden öldürmüyordum?

Cevap buradaydı, buram buram içki kokan bu loş odada, aramızda yalnızca birkaç metre mesafenin olduğu gerçeğiyle titreyen parmaklarımda, ensemde ve alnımda biriken terlerdeydi.

Korkuyordum.

Ondan hep korkmuştum. Bana engel olan korkuydu, bana neler yapabileceğini biliyordum. Beni isterse öldürmekten çekinmeyecek bir ruh hastasıydı ve ben en çok ölmekten korkuyordum. İntihar edip beni onunla bıraktığı için annemden nefret ettim. Kaçmayı denediği, başardığı fakat birkaç ay sonra babamın iki ayaklı köpeklerinden birine yakalanıp öldüğü için ağabeyimden de nefret ettim. Hiç kimseyi sevemeden ölmekten korkuyordum.

Dışarıdan gelen köpek havlamalarıyla irkildiğimde sırıtmayı kesti. Kızın başındaki parmakları durdu ve saçlarını geriye doğru çekerek yüzünü ortaya çıkardığında dün gördüğüm kız olduğunu fark ettim. Çırılçıplak  solgun vücudunun morluk, çürük ve eziklerle kaplı olmayan tek bir yeri yoktu. Yüzüne baktığımda ağzı bir şey diyecekmiş gibi açıldı fakat başının ileri savrulmasıyla yere kapaklandı. Ayağa kalkıp bana doğru geldiğinde gözlerimi çevirmeyecek kadar cesaret diledim. Korkutmaktan zevk alırdı ve ben ona bunu vermeyecektim, belkide bu dünyada ondan en fazla korkan kişi olsam bile.

"Gardiyanlık sana yakışacaktır."

"Neden beni de öldürmüyorsun?"

Düşünmeden konuştuğumda ben ondan daha şaşkındım. Dilini dudaklarında gezdirdi ve elindeki içkiyi son yudumuna kadar içip çiziklerle dolu bardağı kızın üzerine fırlattı.

"Neden tatlı oğlumu öldüreyim?"

Dudaklarını kulağıma yaklaştırdığında nefesimi tuttum.

"Tabi beni terk etmeyi düşünmediği sürece."

•••
2 hafta sonra

HaishaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora