☾09:00☽

4.4K 697 349
                                    


"717 için görüş yasak efendim, babanız ondan başkası-"

"Çekil."

Sarhoş gibi hissediyordum, tüm zihnimi uyuşturan öfkem yüzünden garip bir şekilde yorgundum. Kırıp, parçalamam gerekirdi. Bağırıp, çığlık atmam.

Bense sadece ölene kadar ağlamak istiyordum, Hoseok'un kollarında.

"Ama-"

Gram gücümün olmadığını düşünürken, bunu hissederken askerin boğazını kuvvetle saran parmaklarım beni de şaşırtmıştı.

"Beni seni öldürmekle uğraştırma."

Askeri duvara savurduğum esnada kendisinden önce hızla hareket ettirdiği ayak seslerini duydum arkadaşımın. Jimin duvara sinmiş askere bakıp, elini onun ceplerinde dolaştırdı ve hışımla anahtar destesini çekip alırken ters ters gözlerine baktı.

Elinde silah olmasına rağmen ürkmüş gözlerle bizi süzüp, yanımızdan ayrıldığında Jimin kendi silahını çıkarıp nöbetçinin yerine yerleşti.

"Bu gece buraya kimsenin girmesine izin vermeyeceğim. Git."

Desteden seçtiği anahtarı bana uzattığında ona teşekkür etmek istedim ama konuşmak zor geliyordu.

"Jimin."

"İçeri gir Taehyung. Sana ihtiyacı var."

"Beni görmek istemeyecek."

Geriye yaslanıp, parmağındaki yüzüğü çevirirken mırıldandı.

"Benim yaptığım aptallığı yapma. Ondan kaçma, nefes aldığın her an pişman olmak istemiyorsan içeri gir."

Anahtarı kilide sokup, yavaşça çevirdim ve kapıyı açtım. Işık yanmıyordu fakat açık pencereden sızan ay ışığı odayı aydınlatmaya yetiyordu. Oradaydı, pencerenin kenarında konumlandırılan yatağın kenarında arkası bana, önü yıldızsız geceye doğru dönüktü.

Bir an gözlerimin önündeki görüntü bozuk bir kaset gibi değişti, ablasının da aynı yerdeki aynı pozisyonda oturuşu bu akşam bininci acıyı da organlarıma çaktı.

"Taehyung."

Cevap vermedim. Kapıya yaslanarak odanın karanlık tarafında, ay ışığının ulaşamadığı yerde durmaya devam ettim.

"Neden bana bu kadar fazla yalan söylüyorsun? Çirkin olduğunu söylemiştin. Yüzün bugüne kadar gördüğüm en güzel şeydi."

Nasıl bir haksızlıktı böylesine büyük bir kalbin sınırlarına benim gibi birinin dahil olması? Utanıyordum, yine utanç ellerimi titretiyordu fakat bu sefer sebebi farklıydı, güzel sözleri ilk defa beni kötü hissettiriyordu.

"Senden nefret etmeliyim, değil mi? Ediyorum Taehyung. Senden nefret ediyorum."

"Sana kızmalıyım da, kızıyorum. Ama öyle yalnızım ki, yakınacağım tek kişi yine sensin."

Sonlara doğru iyice kısılan sesi acımın mührü gibiydi. Buraya kadar. Sınır burası. Şimdi gidip canıma kıymak yerinde bir hareket olurdu çünkü en çok korktuğum şeylerden biri kalbimde tonla ağırlıkla, hüznün zirvesindeyken ölümü tatmaktı ve ben bunu hak eden o kötü insanlardan yalnızca bir tanesiydim.

"Sana benimleyken konuş demiştim! SUSMA!"

Hıçrıklarını bastıramayarak bağırdığında yaslandığım yerden doğrulup ona doğru yürümeye başladım.

"Döndüğümde sana söylemek için Jimin'den bir şarkı öğrendim."

Ellerini yüzüne bastırıp hıçkırmaya devam ederken sarsılan omuzlarına bakıyordum. Yataktan kalkıp yere oturdu ve dizlerini kendine çekip, başını kucağına gömdü. Ben de onu taklit ederek yatağın diğer kenarında yere çöküp, sırtımı dayadım.

HaishaDär berättelser lever. Upptäck nu