"Tahrik"

2.7K 109 41
                                    

O olayın üstünden iki gün geçmişti. Bu iki gün boyunca olayın esas oğlanı Neymar ile hiç karşılaşmamış, konuşmamıştım. Çünkü annem beni okula dahi göndermiyordu. İdarenin dikkatli davranmayışı, ve bizim orada kilitli kalışımızdan dolayı sinirliydi.

Bana up uzun ve sıkıcı gelen bu iki günün sonunda bugün, okula gidiyordum. Sanırım ilk defa okula gidebileceğim için mutluydum. Tanrım, galiba ölümüm yaklaşıyor.

Ölüm demişken,

Neymar "Sana zarar vereceğim." derken ne anlatmak istemişti? Pekala, onda bir katil tipi yoktu. Hatta bile-isteye herhangi bir canlıya zarar verebileceğini sanmıyordum. Onun sevgiye ve ilgiye ihtiyacı vardı. Bunu, ona sarıldığımda verdiği tepki ile anlamıştım. Tüm kalkanlarını indirivermişti. Onun zayıf noktasını bulmuştum.

Konuya geri dönersek, evet onda bir katil ruhu yoktu. Ama müthiş bir sapık adam potansiyeline sahipti. Hatta buna 'tacizci' ile 'tecavüzcü' bile eklenebilirdi. Tanrım. Ben nasıl bir adama bulaşmıştım.

Roberto beni okula bıraktıktan sonra, sınıfa çıkmış, çantamı özenle sırama yerleştirmiş ve Elsa ile bahçeye inmiştim (Meraklı arkadaşım Elsa'nın neden bu olay hakkında beni sıkıştırmadığını bilmek istiyorsanız; kendisi dün eve vardığımda beni aradı. Yaklaşık iki saat bu konu hakkında konuştuk. Benden bile daha çok bilgiye sahip diyebilirim. *Abart!)

Bahçedeydim ve her zamanki gibi aptal bir şekilde geziniyordum. Fakat bu eylem beni birkaç dakika sonra pişman etmişti.

Herkes bana bakıp, yanındakilere bir şeyler fısıldıyordu.

Kafamı ışık hızıyla Elsa'ya çevirdim ve "Olayı herkes biliyor mu?" dedim. Tanrım, bu bir felaket olurdu. Buradaki kızların ağzı asla kapanmazdı ve kafalarından uydurdukları şeylerle insanları yanlış bilgilendirirlerdi.

Elsa, her canı sıkıldığında yaptığı gibi dudaklarını ısırmaya başladığında onu dürttüm. "Elsa, cevap bekliyorum!"

Gözlerini benden kaçırarak, "Sarafina, insanlar bazen yerli yersiz şeyler söyleyebilirler. Ama önemli olan se-" derken hayal kırıklığı ile nefesimi verdim. "Herkes biliyor değil mi?"

Usulca başını "Evet" anlamında salladı.

Tanrım. Bugün yeryüzünden 24 saatliğine silinmek istiyordum. Hatta bu 24 saati 48'e bile çıkartabiliriz. Çünkü orospuların tanrısı Jacqueline, yanında iki zebanisi ile bu tarafa doğru yürüyordu.

Tanrı aşkına, her okulda bu üçlüden birer tane olmak zorunda mıydı?

"Selam, Sarafina." dedi Jacqueline. Avucuna doğru çektiği parmaklarında, tırnaklarını ukala bir şekilde incelerken. Yanındaki iki kız, Wendy ve Diana ise bana küçümseyici bakışlar atıyordu.

"Ne söyleyeceksen çabuk söyle Jacqueline, aksi takdirde seninle geçireceğim bir saniye bile bana büyük bir kayıp." dedim özgüvenimi toparlamaya çalışırken. Eğer şimdi onlara karşı çetin bir ceviz olduğumu kanıtlarsam, bir daha bana karşı gelemezlerdi.

Elsa, yanımda göğsü kabarmış bir şekilde duruyordu. Cümlemden o da etkilenmiş olmalıydı. Demek ki başarmıştım.

Jacqueline soldaki kaşını kaldırdı ve ellerini beline yerleştirdi. Bu duruşu biliyordum. "Nerede bir kirli çamaşırın varsa şimdi buraya dökeceğim ve seni rezil edeceğim" duruşuydu bunun adı.

"Seni küçük sürtük." dedi ve elimi çeneme yerleştirdi. Sol elimle onu ittirdim. Hareketime fiziksel bir tepki vermeden, sadece konuştu. "Birkaç gün önce burada ne boklar döndürdüğünü herkes biliyor tatlım!"

Lullaby [Written by; Neymarable] TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now