K-7

62.2K 2K 311
                                    

Kapattığım gözlerimi hızla açtım. Bakışlarımı bana kızgın bakan gözlerle buluşturduğum da bende sinirden titriyordum. Ona, bana vurma hakkını kim vermişti! Suratımın kırmızı olduğuna emindim. Yine de buna inat suratıma küçük bir sırıtış koydum ve başımı dik bir şekilde tutup "Sana, bana vurma hakkını kim verdi?" Dedim. Bu tokatı hak edecek bir şey yaptığımı sanmıyordum. Çenesinin kasıldığını gördüm. Hala bir eli kolumu tutuyordu ve galiba farkında olmadan sıkıyordu.

"Benimle nasıl konuşman gerektiğini bilmelisin. " Dedi.

Gerçekten saçmalıyordu." Sen kimsin ki, seninle nasıl konuşacağımı bilmeliymişim? " Dedim. Sesim de alay olduğu bariz belliydi. Bunu anlayacak kadar zeki olduğunu da biliyordum..

" Kocan? " Dedi soru sorar gibi.

" Hmm.. " Dedim ve boşta ki elimin işaret parmağını kaldırıp şakağıma vururken. "Benimle ilgilenmeyen, beni bu evde yok sayan ve bunlara rağmen tokat atıp kocan diyen adam mı? Ah! Şu merdivenle evli olsaydım daha az hasar görürdüm." Dedim. Bakışları donuk bir hal alırken ben hala sırıtıyordum. Ne yani ağlayacak mıydım?

"Ailen sana karşında ki insana nasıl saygı göstereceğini öğretmedi mi? " Dedi ve ben öldüm..

Nerden vuracağını İyi biliyordu bu adam. Yarama tuz basılmış gibi hissettim. Sırf dolan gözlerimi görmesin diye anında kolumu elinden çektim ve tüm gücümle onu ittim. Ardından hızlı adımlar ile odama girip arkadan kapıyı kapattım. Tüm bunlar saniyeler içinde olmuştu. Kapıma yaslanırken yere oturdum. Burak'ı kabul ettiğimi söylemiştim değil mi? Büyük bir aptalım. Daha onunla aramda hiç bir şey geçmezken ben nasıl onu kabul edebildim? Sinirimi kendimden çıkarmak amacı ile elimi gür saçlarıma attım ve çekiştirdim. Belki böyle yaparak sakin olabilirdim. İşe yarıyordu. Kendime zarar vermek sinirimin geçmesine yardımcı oluyordu.. Sırf ağlamamak için bu defa ellerimi saçlarımdan çekip, parmaklarımı gözlerime bastırdım.

Ne yapacağımı şaşırmış bir halde kaç saattir şu kapı arkasında oturmuş bekliyorum. Neyi beklediğimi bile bilmiyorum üstelik. Kapımın tıklatılması ile ürküp başımı kaldırdım..

''Kim? '' dedim soğuk bir sesle..

''Ben.. '' Esin'in sesini duymamla kaşlarımı çatmam bir oldu. Onun ne işi vardı burada. Doğrulup ''Ee? '' dedim. Kaba olduğunu biliyordum ama hak etmişti.

''Kapıyı açar mısın ?'' dedi sakin bir sesle.

Gülmem gerekiyor muydu?

''Neden? '' dedim .

''Konuşmamız gerek çünkü. ''

Bunun benimle konuşması gereken bir şey mi var dı?

''Burada konuş. Odama seni alacağımı sanmıyorsun umarım? '' dedim. Altında ki imayı anlamıştır umarım. Herneyse.

''Pekala.. '' dedi. Sıkkın çıkmıştı sesi. Bunu anlamıştım.

''Evet.. '' dedim. Bir ayağımı yere vururken.

''Burak.. '' dedi. Sanırım cümlesini nasıl toplayacağını bilmiyordu.

''O sinir hastası.. Yani isteyerek vurmadı. Buna emin olabilirsin. '' dedi.

Dudaklarım kahkaha atmak için aralandı ve kahkaha attım..

''Sinir hastası mı? Bence onun kafasında bir sorun var.. '' dedim.

''Ezra.. Doğru söylüyorum. O kendini kontrol edemez.. Elinde değildi. Şuan aşağı da çok kötü bir halde. İstersen bir bak. '' dedi ve uzaklaştı. Bunu ayak seslerinden anlamıştım..

Vicdanım ortaya çıkarken sinirle mırıldandım. ''Lan hem vurdu hem de karlı çıktı. '' dedim. Ardından saçlarımı toplamak için bir toka bulup tekrar bağladım.

Bir tarafım aşağı in ona bak derken diğer tarafım inme ne hali varsa görsün diyordu. Ne yapacağımı bilmez bir şekilde düşünürken kendimi kapıyı açarken buldum..

İstemsiz mi yoksa istemli mi bilmiyorum ama anahtarı açtım. Ardından odadan çıktım.. Ev sessizdi. Diğerleri neredeydi bilmiyordum ama Esin ve Burak yüzde yüz aşağıdaydı.

Sessiz adımlar ile ilerledim ve merdivenlerden indim.. Salona girdiğimde Esin ve Burak'ın oturduğunu gördüm. Ne yapacaktım şimdi. Yanlarına öyle direk gitmeli miydin? Yoksa burada bekleyip onların beni fark etmesini mi beklemeliydim.

İç sesim ortaya çıkıp bence git. Hem sende artık bu ailedensin. Ne bu yabancılık gerizekalı. İç sesim haklı çıkarken ellerimi pantolonumun arka cebine koyup içeri gittim.

Bakışlarım Esin'e değerken o beni fark etmiş ve ''Ben içerideyim canım. '' deyip gitmişti.

Burak ise kafası elleri arasında bakışları yerdeydi. Ne yapacağımı bilmez bir şekilde hala tokatın etkisi altında durduğum yerde bekledim. Onun beni fark etmesi gerekiyordu. Topuklarımın üstünde hafif yükseldim. Dikkatimin dağılması gerekiyordu yoksa aptalca bir şeyler yapabilirdim.

''Ezra.. '' yaklaşık olarak yarım saat sonra adımı söylemişti. Demek ki fark etmişti ama söylememişti. Sanırım kendince ceza veriyordu bana. Fakat bu bana pek etki etmiyordu.

''Efendim? '' dedim sesimin soğuk çıkmasını sağlarken.

''Buraya gel.. '' dedi kafasını kaldırıp yüzüme bakarken. Gözleri buğuluydu.. Bu şaşırmamı sağlamıştı.

''Hayır. '' dedim. Ardından bakışlarımı tavana sabitleyip ''Sadece nasıl olduğuna bakmak için gelmiştim. '' dedim ardından sessizce mırıldanarak ''Sen bana bakman gerekirken ben bakıyorum.. '' dedim.

''Lütfen. '' dedi. Bakışlarımı tekrar ona çevirirken gözlerinde ki ifade beni hafif titretti. Çünkü öyle değişik bakıyordu ki. Sanki aşık, Sanki özlemiş, Sanki pişman..

Kendine gel gerizekalı! Diye bağırdı iç sesim. Düşüncelerime ben bile şaşırırken ağzım hafif açıldı. Çünkü ben, ben bunu nasıl düşünürdüm.

Kendime geldiğimde bana hala baktığını gördüm.

''Ezra. '' dedi.

Direnemedim. Ayaklarım benden bağımsız bir şekilde ona doğru gitti. Hafif yana kaydı ve oturmam için yer açtı. Yavaş bir şekilde bende yanına oturduğum da ellerimle oynamaya başladım.

İkimiz de oldukça sessizdik. Ne o konuşuyordu ne de ben. Sıkılmıştım.

''Özür dilerim.. '' dedi bir anda. Bunu zaten bekliyordum. O yüzden tepki vermedim.

''İsteyerek olmadı. '' dedi bu defa. Hala Sessizdim.

''Kendimi kontrol edemedim. '' dedi bu defa. Yine sakindim. Tepkisizdim.

''Affet beni. '' dedi.

Zoraki bir gülümseme yüzüme katıp ayağa kalktım. Ben onun gibi yapmayacaktım. Ben sakinliğim ile ona ceza verecektim. Gözlerinin içine bakarken ellerimi birbirine bağladım ve konuştum.

''Seni affedecek kadar, Hayatım da yer almıyorsun. '' dedim.

Şaşkın gözlerle bana bakarken ben büyük bir cesaret ile elimi kaldırıp saçlarına uzattım ve parmaklarımı aralarında gezdirdim. .

''Kokusunu, tenini, huyunu, suyunu bilmediğim bir adamın beş parmak izi yüzümde çıksa ne fark eder, çıkmasa ne fark eder. Bu yüzden kasma kendini. Hayatımda yer alacağın gün o tokatın hesabını sorarım ama sanırım hayatım da hiç bir zaman sana yer olmayacak.. ''

Bunları dediğimde gözlerim dolmuştu. Bakışlarımı ondan çekip elimi de çektikten sonra odama doğru yürüdüm.

Belki bu dediklerim ona ağır gelmişti ya da gelmemişti. Sonuçta ikimiz de birbirimizi sevmiyoruz, saymıyoruz. O yüzden bence dert etmemeliydi. Odama girdiğimde ise hiç durmadan yatağa girmiş ve uyumaya çalışmıştım.

****

Kısa oluyor bölümler farkındayım ama ancak zaman buluyorum. 3 hikaye yazmak kolay değil. Özür dilerim.

Küçük Kuma.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin