Kıkırdadım. "O zaman o güzel kıçını kaldırıp buraya gelmeye ne dersin?"

"Ryan?"

"Dışarı çıktı. Geç gelecek muhtemelen." Sinsice güldüm. Bunu yaptığıma inanamıyordum ama kendimi de küçük yaramaz bir kız gibi hissediyordum."

Göz kırptı ve mırıldandı. "On dakikaya oradayım."

***

"Saçların mükemmel olmuş." Parmak uçlarımı ufacık kalmış saç tellerine dokundurdum. "Ama nereden çıktı şimdi bu?"

"Değişiklik istedim ama henüz alışamadım. Soğuk falan vuruyor üşüyorum."

Sıkıca beline sarıldım. "Ben ısıtırım seni."

Yüzünü hizama getirip tam gözlerimin içine baktı. Mutluydum. Şu an olmak isteyeceğim yerdeydim ve kendimi çok iyi hissediyordum ancak bunun bitmesinden de bir o kadar korkuyordum. Mutluluk duygusuyla yollarımız pek kesişmezdi. Kesişirse de yalandan gülümser, sonrasında darbesini vururdu genelde. Bu yüzden içimde hep bir korku vardı.

Burnumu onunkine sürttüğümde dudaklarını uzattı ama öpmedi. Nefret ediyordum bunu yapmasından. Ama oyununa katıldım bu sefer. Nefesimi iki dudağının arasına üfleyip başımı yana yatırdım. Öpmek için uzandığında ise geri çekilip güldüm.

"Haha kandırdım seni."

Doğruldu, tek kaşını kaldırıp beni tepeden süzdü. "Demek öyle..."

"Evet." Pis pis sırıttım.

Kanepede doğrulup pantolonunu biraz daha yukarı çekti, tişörtünü düzeltti. Yırtık bir kot ve uzun kollu brezilya forması giymişti. Salaş olmasına rağmen acayip çekici görünüyordu ama eski tarzına değişmezdim hiçbirini.

"Kaçman için beş saniye veriyorum sana."

"NE?!"

"Beni kandırmak neymiş görürsün şimdi."

Ben ne dediğini daha yeni idrak etmeye başlamışken bir iki adım attı ve kaçmama fırsat dahi vermeden kolumu tutup beni kanepeye düşürdü. "Ama daha saymadın!" diye itiraz ettim gülerek. 

"İçimden saydım." Omuz silkti, bana doğru eğilirken zaferle gülümsüyordu. "Şimdi öpücüğümü ver bakalım."

Gülümsedim ve isteğini yerine getirdim.

***

"Tuz gerekiyor sanırım." Justin çorbadan aldığı bir kaşık sonucunda bu karara vardı ama benim de fikrimi merak ediyor gibiydi. "Tadına bak bakalım, ne düşünüyorsun?"

Bende bir kaşık aldıktan sonra onu onayladım. "Tuzsuz olmuş ama yediğim en güzel çorbaydı."

Göğsünü kabarta kabarta böbürlendi. "Çünkü ben yaptım."

Gözlerimi devirdim. Onun ben Justin Bieber'ım ve benim yaptığım her şey mükemmeldir tavırları beni güldürüyordu. Tamam, iyi bir aşçı olduğu su götürmez bir gerçekti ama benim beklendim sadece bir teşekkürdü, bu değil.

"Kremayı çırptın mı?" 

Konuşunca sesine yönelttim odağımı. Mutfağımdaki eşsiz görüntüye dalıp gittiğimden ne dediğini idrak edememiştim. 

"Krema," diye yineledi. "Çırptın mı?"

Afallamışlıkla kafamı salladım. "E-evet."

"O zaman tadına bakmamda bir sakınca var mı?"

Yine kafamı iki yana sallayıp kremayı çırptığım kaseyi elime aldım ve ona uzattım. elini kaseye daldırdıktan sonra parmağıyla biraz krema aldı ve dudaklarına götürüp tadına baktı.

Ağzım açık ona bakıyordum.

"Mhm, tam kıvamında olmuş." Hayranlıkla onu süzdüğümü görünce sırıttı. "Sende tadına bakmak ister misin?"

Kafamı salladığımda sırıtışı daha da genişledi. Parmağını tekrar kaseye daldırdıktan sonra elini dudaklarıma doğru uzattı ve ben parmağını yaladığımda yutkunuşu kulaklarımda çınladı. Parmağının etrafında dilimi gezdirince gözlerini kapattı ve ilkel bir nefes hırıltı dudaklarının arasından. Hoşuma gitmediğini söyleyemezdim. Justin az önce resmen inlemişti ayrıca surat ifadesine bakılırsa aklından bin bir türlü şey geçiyordu.

Parmağını serbest bıraktığımda gözlerini açtı ve nefes nefese bana baktı. Yutkunma sırası bana geldi.

"Az önce çok kötü bir şey yaptın." Diye fısıldadı. "Yani benim için kötü."

"Özür dilerim." Panikle konuştum. "Özür dilerim ben-"

Alnını alnıma yasladı. "Sorun değil." Gülümsemeye çalışıyordu ama pek başarılı olduğu söylenemezdi. Yaptığım şeyin düşündüğüm şey olmamasını umuyordum ve başka bir yere bakam cesaretini kendimde bulamıyordum ayrıca.

Boğazımı temizledim. "Bilerek- bilerek yapamdım, üzgünüm."

"Telafi için beni öpmeye ne dersin?" Biraz daha yakınlaştı ancak atağı benim yapmamı beklediği ortadaydı; gözleri kapalı, dudakları aralık beni bekliyordu.

Bir kez daha yutkunup usulca nefes verip dudaklarımı onunkilere sürttüm. Etkisiz bir elektriklenme bedenimi ele geçirdi ama çalan zil sesi her şeyi mahvetmeye yetti.

Anında tek elimle Justin'i itip ondan uzaklaştım ve panikle çalan kapıya baktım.

Dangerous Passions - BieberWhere stories live. Discover now