10. Bölüm

3.1K 199 144
                                    

Ensemi yalayıp geçen ılık nefesleri yüzünden olduğum yerde mayışıp kalmıştım. Justin henüz doğalgazı bağlatmadığı için evin içi soğuktu ama onun elleri yüzünden cehennem sıcaklığını tüm derimde hissettiğimi söyleyebilirdim.

Öyle garip bir duyguydu ki bu, tamamen ona özledi. Onun varlığıyla oluşuyordu ve içim huşuyla doluyordu.

Aslında başından beri istediğim yerin onun kollarının arası olduğunu kendime henüz itiraf ediyordum.

Aklım kendi yarattığı ütopyasında geriden geriye beni izleyerek gülerken aynı zamanda kalbimin sesini dinlediğim için pişman olacağımdan emindi.

Bende emindim.

Fakat bunu görmezden gelmeye devam ediyordum ve belkide kendime yapabileceğim en büyük kötülüğü yapıyordum.

Parmakları karnımda çizdiği soyut yolda dolanırken dişlerimi dudaklarıma geçiriyor, kıvranmamak için zor zapt ediyordum kendimi. Bunun farkında olduğuna ve acı çekiyor oluşumdan zevk aldığına kalıbımı basabilirdim.

Gerçi ondan farkım olmadığı, sancımın geçmesine rağmen bunu söylemeyişimden belliydi. Suç işliyor sayılmazdım zira hormonlarım bana bilinçliyken yapmayacağım şeyler yaptırıyordu.

Yada ben bu bahaneye sığınmayı tercih ediyordum...

Justin'in dudakları omuzlarıma sürterken, sırtım göğsüne yaslıyken ve elleri tenimde gezinirken nasıl şikâyetçi olabilirdim? Olmam gereken yerde hissediyordum. Ryan'la olduğumdan çok daha ayrı bir histi bu. Derinden geliyordu ve Ryan'layken böyle olmamıştım hiçbir zaman.

Ah! Ryan... Tamamen aklımdan çıkmıştı!

Pekâlâ, onunla kavga etmiştik ama hemen ardından soluğu başka birinin kollarında almamam gerekiyordu. Tanrım, ne yapıyordum ben? Adinin teki olup çıkmıştım!

Bunu yaptığıma pişman olacaktım, üzülecektim, kırılacaktım, ağlayacaktım. Gelecekte neler olacağı bir sır değildi. Kaderim tüm şeffaflığıyla apaçık göz önündeydi ve ileride çok da iyi şeyler olacak gibi görünmüyordu.

Kendimle çelişmeye bir son vermeliydim.

Ruhuma işleyen düşünceler beni hatanın eşiğinden döndürmek ister gibi Justin'den ayrılmamı sağladılar. O daha ne olduğunu anlayamadan kollarının arasından çıkıp kanepenin diğer ucuna oturdum ve "Bu yanlış." diye sayıklamaya başladım. Tamamen bilinçsizceydi. Suçluluk duygusu tüm hücrelerimi işgal etmiş ve kötü bir his bütünüyle iliklerime işlemişti.

Justin şaşkınlıkla bana bakmaya başladı. Birdenbire ne olduğunu idrak edememiş gibi bir hali vardı. Dudakları aralandı, bir şey söylemek için ufak bir soluk aldığında onu durdurdum. Elimi kaldırıp parmağımı dudağına bastırdım, ki bu benim için bile şaşırtıcıydı.

Bir süre sessizlik içinde birbirimizi izledik. Ne konuşmasına izin verdim ne de kendim konuştum. Beynimdeki binlerce düşünceyle koca bir kayaya çarpmıştım sanki ve çıkış yolu arıyordum ama yoktu. Tünelin sonu kapalıydı.

Gözlerim buğulandı, sonrasında gözyaşlarımı engelleyemedim.

"Hey, neden ağlıyorsun?" panik dolu sesiyle daha yakınıma geldi, gözyaşlarımı silmek için uzandığında ondan önce davrandım.

"Dokunma." sanki az önce dokunuşlarıyla tenimi yumuşatan o değilmiş gibi bağırdığımda ben bile irkildim. Gerçekten duygularım altüst olmuştu. Suçluluk hissiyatıyla kavruluyordum.

Justin dondu kaldı. Aniden yükselişimi beklemediği ortadaydı. "Neden birden-" aniden cümlesini yarıda kesti. "Anlamıyorum." dedi daha sonra.

Dangerous Passions - BieberWhere stories live. Discover now