18. Bölüm

2K 127 84
                                    

"Senin yerinde olmayı gerçekten istemezdim." Angel tezgâhı silerken yüzünü buruşturdu.

Kafa dağıtmak için bu hafta sonu ona yardım etme teklifini ettiğimde kabul etmişti. Ona her şeyi anlatmıştım. Tabii bazı yerleri atlayarak... Şimdi ise bu boktan durum hakkında konuşup dururken ondan işe yarar bir tavsiye alacağımı umuyordum.

"Hiç yardımcı olmuyorsun." Dedim oflayıp. Hata bendeydi. Ondan akıllıca bir şey beklemek düpedüz hataydı. O sadece günlük kelime kotasını doldurmak için çenesini oynatıyordu o kadar.

"Şöyle düşün. İki seksi erkek seni arzuluyor."

"Erkeklerin canı cehenneme."

"Sen delisin. Kaç yıldır sevgilim yok biliyor musun? Bir? İki? Beş? En son anaokulunda Isaac'in elini tuttum zaten o da yanlışlıklaydı."

"Keşke senin yerinde olsaydım."

Göz devirme sırası ondaydı. "Sen cidden geri zekâlısın."

İsyanla yakındım. "Asıl geri zekâlı sensin. Nasıl bir girdaba girdiğimin farkında mısın?" Parmağımı gözüne sokarcasına ona doğru ittiğimde irkildi ve geriye sıçradı. Ama kendini toparlaması uzun sürmedi. "Bunun anlamı ne demek biliyor musun sen? Evlilik. Ryan ve ben. Üstelik aynı günün sabahı Justin'e ondan ayrılacağımı söyledim."

"Ryan bayağı zevkliymiş." İncelediği elimi geri çekince sırıttı. Söylediklerim umurunda bile değildi. "En azından ayı vermiyor." Dedi.

"O ayının anlamı çok büyük bir kere!" Sesimi yükselttim.

Tezgâha doğru eğildi, sanki bir sır veriyormuş gibi kulağıma yaklaştı. "Bak, Ryan zengin, yakışıklı, romantik, olgun. Justin ise serseri, ne idüğü belli değil, değişken. Gerçekleri göremiyor musun? Justin seni gerçekten sevmiyor. Sevseydi gitmene izin vermezdi. Ryan öyle mi? Çocuk ağzından çıkan tek bir kelimeye bakıyor yahu!"

Birden kendimi Justin için söylediklerine sinirlenirken buldum. Sevmeseydi gitmeme izin vermezmişmiş...

Onca şeyi boşuna mı anlatmıştım ona ya da beni dinlememiş miydi? Bana bakışlarından bahsetmiştim. Onun beni sevdiğini hissediyordum ben. Hislerimin yalan söylemesine imkân yoktu.

"Angel cidden hiç yardımcı olmuyorsun." Dedim parmaklarımla alnıma masaj yaparak.

"Neden? Gerçekleri duymak zoruna mı gitti?"

Kaşlarımı çattım. "Ne demek istiyorsun?"

"Beni duydun. Julia. Bazen seni anlayamıyorum. Neden bu kadar burnu havada olmak zorundasın ki? Resmen ikisini de oynatıyorsun."

Söyledikleri beni şoka uğrattı. Ben kimseyi oynatmıyordum. Burnumun da havada olduğu falan yoktu. "Ne saçmalıyorsun Angel? Cidden böyle biri olduğumu düşünüyor musun?"

Omuz silkti. "Bazen evet."

"Ve şu an o durumlardan birinde misin?"

"Belki..."

"Pekâlâ." Sinirlenmiştim. Ben de ona sinir oluyordum. Arkadaşlık bu değildi. Her zaman beni kötülüyordu ve belki de o...

"Beni kıskanıyorsun." Dedim gülerek. Kahkahamdaki ton ona acıdığımı haykırıyordu. "Sen cidden beni kıskanıyorsun."

Sinirlendi. Gerçekten. Bunu ifadesinden ve gözlerinde beliren o karartıdan anladım. Göz bebekleri büyüyüp beni içine hapsedecek bir hal aldığında biraz geriledim. Ve az önce dediklerimi söylememeyi diledim.

"Ben mi seni kıskanacağım?!!" Diye çığlık attı resmen. Neredeyse kafe sallandı, yer yerinden oynadı.

"Evet!" dedim tıpkı onun gibi bağırarak. İçinde olduğum şey yetmiyormuş gibi birde tek arkadaşımla kavga etmem mükemmelce planlanmış bir canga gibiydi ve her an yıkılması olağandı.

Dangerous Passions - BieberWhere stories live. Discover now