19. Bölüm

1.8K 128 108
                                    

Mutfakta oturup mikrodalgada dönen tabağı izlemek bile Butler ailesiyle oturmaktan daha keyif vericiydi. Ve eğer Ryan beni kontrol etmeye gelmeseydi bir iki saat daha burada idare edebileceğimden emindim.

Bu lanet olası düğüm bir türlü çözülmüyordu. Hatta sürekli yenileri ekleniyordu ve ben bunlardan nasıl kurtulacağımdan bir haberdim.

Butler ailesi artık resmi olarak beni gelinleri gibi görüyorlardı. Kafam kadar yüzüğü görünce tabii...

Herkes etrafımda pervaneydi. Gerçekten. Ve bıkmıştım. Yüzlerine gülüp, kafa çevirdikleri her saniyede ağlıyordum resmen.

Ryan'in keyfine zaten diyecek yoktu. Babası benim üzerimden böbürlenip dururken hiç hoş hissetmiyordum. Ağlama dürtüm daha da büyüyordu sadece.

"Kimin oğlu, tabii fıstık gibi kızla evlenecek."

Zorla gülümsedim. "Evet, tabii."

"Ama kızım sen de haklısın. Sonuçta benim oğlum. Aşık olmamak zordur. Aynı babasına çekmiş."

"Evet efendim, çok şanslıyım."

Bayan Butler artık ona susmasını söyleyene kadar böbürlenip durdu. Oturup gerçekten ağlamak üzereydim ki Ryan'ın masanın altından elimi tutmasıyla irkildim.

"Üzgünüm." Diye fısıldadı. "Babamı bilirsin, böyledir."

Zorla gülümseyip kafa salladım. Noel haftam berbat geçmişti, yıl sonum berbat geçiyordu ve yılbaşım da diğerlerinden farklı olmayacaktı.

"Lavaboya gitmeliyim." Dedim Ryan'e.

"İyi misin?" Endişeli endişeli sordu.

Kafa sallayıp masadan kalktım. İyi değildim, nasıl olabilirdim ki? Eskiden şu an olduğundan daha samimi gelen insanlar artık midemi bulandırmaya başlamışlardı. İster istemez kıyaslama yapıyordum bende.

Mesela Justin'in ailesi gerçekten mükemmel insanlardan oluşuyordu. Pattie ve Jeremy bana kendi annem babamdan daha ilgiliydiler. Onlarla olduğum zaman evimdeyim diyebiliyordum. Ayrılacaklarını öğrendiğimde bile Justin kadar kötü durumdaydım. Ama yollarını ayırsalar bile onlar için her zaman iyi düşündüm.

Kendi aileme aile bile denemezdi. Her zaman farklı frekanslardan konuşuyorduk. Aynı evde yabancı gibiydik ve bundan rahatsız da değildik. Yan yana gelince kaçmaya delik arıyorduk üstelik çünkü iki kelime sonra kavga çıkıyordu.

Banyoya girdim. Makyajıma dikkat ederek elime yüzüme su çarptım.

Dışarıda kar yağıyordu ama benim sırtımdan ter akıyordu. Burada olmak istemiyordum.

Justin'le geçen ilk noelimize geri dönmek istiyordum.

---

"Bulmak üzereyim?" Parmağımı çeneme koydum. "Testere misin?- Hayır, hayır dur. Sen bir uçaksın. Yok olmadı."

"Bunlar alakalı şeyler bile değil." isyan etti.

Ellerini yanaklarına koydu. Dudaklarını büzdü ve şirin bir surata sahip oldu.

"Buldum!" diye bağırdım coşkuyla. "Sen Demi Lovato'sun!"

"Yok daha neler." Göz devirdi. "Ben yavru bir kediyim, seni aptal."

Ofladım. "Tamam bu oyunda kötü olabilirim."

"Kötü mü? Kırk ikiye bir yendim seni. Üstelik bildiğin tek şey araba oldu."

Omuz silktim. "Beni suçlayamazsın. Berbat olduğumu söyledim."

"İyi." Yanıma gelip oturdu, bacağını kucağıma atıp sarıldı. "Çok sıkıldım."

Dangerous Passions - BieberWhere stories live. Discover now