12. Bölüm

2.6K 171 98
                                    

Hayatta umutsuzluğa kapıldığım ve işin içinden nasıl çıkacağımı bilmediğim zamanlar çok olmuştu.

Ama sanırım bu en beteriydi.

Justin'in evinden çıktıktan sonra kafayı yemişim gibi hissetmiştim. Orayı nasıl terk ettiğimi idrak etmekte bile hala güçlük çekiyordum.

Bir saniye için hayatımın yolunda ilerlediğini düşünürken hemen ardından her şey tam tersine dönüyordu ve sanırım bu Tanrı'nın benimle ilgili iyi planlarının olmadığının bir göstergesiydi.

"İyi misin?" Angel elindeki kupayı bana uzatırken samimiyetle sordu.

Kafa sallayarak onayladım. Ama iyi olmaktan çok uzaktım. Yanından bile geçemezdim.

"Anlatmak ister misin?" dedi.

Kafamı olumsuz yönde salladım.

Angel patavatsız olmasının dışında iyi biriydi gerçekten. Ona her şeyi anlatıp biraz olsun rahatlamak isterdim ama ben insanlara güvenmemeyi çok kısa bir süre önce yeniden ders edinmiştim.

Bu sabah gibi kısa bir süre önce...

"Kavga ettiniz sanırım?"

Monoton bir ses tonuyla yanıtladım. "Evet."

"Hangisiyle?"

Kalakaldım.

Ağzım şaşkınlıkla aralanırken gözlerim kocaman olmuştu. Kalbim birden uzun yol koşucularının bitişe geldiğindeki halinden daha beter bir halde atmaya başladı. "Ne?"

Karşımdaki sandalyeye oturdu, kollarını yuvarlak masanın üzerine uzatıp ellerini birbirine kenetlerken tüm ciddiyetiyle bana bakıyordu.

"Dediğimi duydun." kaşının tekini kaldırdı. "Hangisiyle kavga ettin? Ryan'la mı? Justin'le mi?"

Nutkum tutulmuştu. Hipnoza girmiş gibi öylece suratına bakıyordum. Bir iki kelime dahi çıkmıyordu ağzımdan.

Nasıl anlayabilirdi ki? Nasıl bu kadar hızlı çözebilirdi?

Dudaklarımı araladım ama hiçbir şey söyleyemedim. Yutkundum.

Hani son raddeye gelirsiniz ve kafanızdaki sesler sizi boğazlamaya başlar, birileri dokunsa ağlayacak gibi olursunuz ya, öyleydim işte.

Sorduğu soru dokunmuştu duygularıma. Yaşlar kirpiklerimde hazırolda bekliyorlardı.

"Ben- ben şey," bir damla yanaklarımdan süzülürken burnumu çektim ve bakışlarım bulanıklaştığında kafamı çevirip hırkamın kollarıyla gözlerimi sildim.

Justin'in hırkası.

Burnuma dolan onun kokusu.

"Hey, Julia?!" ağlamam bedenimi titretecek kadar şiddetlendi ve Angel tüm ciddiyetini bir kenara atıp dost canlısı kimliğine bürünerek sandalyesinden kalktı, yanıma geldikten sonra kollarımı kavrayıp beni kucakladı.

Bazen boşluğa düştüğünüzde ihtiyacınız olan tek şey sadece birilerinin sizi sarmasıdır.

Angel bunun için buradaydı. Onu pek sevdiğim söylenemezdi ama delireceğimi hissettiğimde kendimi bulduğum yer onun yanıydı.

Elimi o tutuyordu, başkası değil. Bana o sarılıyordu, o teselli veriyordu, acılarıma o ortak oluyordu başkası değil.

Benim hiç gerçekten arkadaşım olmamıştı ama Angel biraz olsun buna en yakın kişiydi sanırım.

"Dayanamıyorum." genzimden bir hıçkırık çıkagelirken zar zor konuştum. Canım yanıyordu. Gerçekten bitik hissediyordum.

O, kulağıma her şeyin geçeceği ve iyi olacağı yalanlarını ard arda söylerken kendimi bu yalanlara inandırmaktan başka çarem yoktu.

Dangerous Passions - BieberWhere stories live. Discover now