✴ 3. Bölüm ✴

23.6K 1K 125
                                    

Desteklerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum.
Hikâye nasıl ilerliyor?
M

edya: Tanıtım videomuz.
Medya Açelya:)

*** İyi Okumalar Biriciklerim***

Şu son bir günde yaşadığım gerginliği tüm hayatım boyunca yaşamamışımdır. Önce hırsız, sonra beni araştıran bir adam daha sonrada manyak ve evlilik meraklısı bir deli çıktı karşıma.
Adam bildiğin deli, neymiş efendim bizim evleneceğimizi duyurmuş bu evlilikten vazgeçemezmişim. Kim demiş vazgeçmeyeceğimi?
Evlilik, üstelik tanımadığım birisiyle evlilik düşüncesiyle akşamı zor ettim.
İnternette arama motoruna Atakan Adras yazdığım ilk dakikada evlilik haberi çıkıyor boy boy. Hayır benim fotoğraflarımı nerden bulup koydular anlamıyorum. Birde çirkin çıkmışım ki sormayın gitsin. Öyle bir adamın yanında çok sıradan gözüküyorum. Gece boyu adımın geçtiği tüm siteleri gezdim. Atakan bu kadar tanınan biri olmasaydı bu kadar haber olmazdı.
Hatta bir haberde benim hamile olabileceğim ihtimalini bile göz önünde bulundurmuşlar.
Adamı bir kez gördüm onda bile aramızda bir metre mesafe vardı buna rağmen hamile kaldım. Tabi canım tabi.

Hişt! Açelya nasıl unutursun bu adam yok müstakbel nişanlım var!
Pis sümsük ilk dakikadan düşüncelerime hakim oldu.

Haberlere bak, kafanda gerekli gereksiz şeyler kur, o adama  sinirlen derken geceyi bırak sabaha karşı zor daldım uykuya. Ve evet annemlerin yanında kalmak zorunda kaldım. Bir sonraki emre kadar böyleymiş. Hah! Siz bunları benim külahıma anlatın.
Yarın ilk iş evime geri dönmek olacak.

Sabah kuş sesleri yada güzel güneş ışığıyla uyanmak isterdim ama hayat benim için daha farklı bir uyanma metodu seçmiş, başımdan aşağı koca bir bardak suyun dökülmesiyle boğuluyorum sandım. Yüksek bir nefes alıp hızla doğruldum. Boğazıma kaçan suyla öksürük krizine girmemde cabasıydı.

Bu anın anlık paniğiyle birinin eline öyle bir yapışmışım ki sanırsın, okyanus ortasında kalmışımda tutunacak tek dalımmış gibi tutuyorum.
Bir anda kendime gelip elin sahibine baktım. O an yerin dibine girmek için yer aradım.

"Ben... Ben özür dilerim" deyip hızla elimi geri çektim.

"Seninle işimiz var. Sen her sabah bu kadar geç uyanıyorsan benim halim harap" dedi bakışlarını gözlerinde sabitledi.

Kahverengi...

Hiç bu kadar derin bakışlar gör mistim doğrusu. Normalde bakıp geçerler ama bu kahveler sanki yer edinmek istercesine bağlılıkla bakıyordu.
Belkide onun hilesiydi bu. En derinlere yerleşmekti amacı. Kim bilir kaç kız baktı bu gözlere gerçi ne önemi var ki? Beni neden  ilgilendirsin ki?

Yoğun vanilya kokusu ve ferah bir koku burnumun deliklerinden süzüldü. Ve bir kalp çarpıntısı sonrası muamma...
Derince bir nefes verdi sonra kaşları çatıldı, yanaklarında baktığımda dişlerini sıktığını anlamam zor olmadı.

"Çabuk üzerini giy gel. Seninde dışarı çıkacağız" dedi sert bir şekilde.
Arkasını dönüp kapıya doğru ilerlemeye başladı.

"Bir daha benden izinsiz odama girme. Uygun bir halde olmayabilirdim." dedim kararlılıkla bakarken. Yavaşça arkasını dönüp gözlerini kenetledi.

"Ah Anemonia daha olayı kavrayamamışsın, çok kısa bir zaman sonra odalarımız ortak olacak, senin her halin bana özel olacak. Bilmem anlatabildim mi?" dedi şeytani bir sırıtmayla.

"Bak sen cehennem zebanisinin oyununa, bu evlilik anlaşmalı olmayacak mı?" dedim şaşkınlıkla.

Hızla üzerime doğru yürüyüp duvarla arasına aldı beni.
"Bir daha asla bana öyle hitap etme! Ve evet bu evlilik her haliyle gerçek bir evlilik olacak, bu fikre alışsan iyi edersin." dedikten sonra hızla odadan çıktı.

Evliliğin gerçek bir evlilik olmayacağı fikrini kabul etmiştim oysaki beyefendinin aklında daha farklı şeyler varmış.

Öyle biriyle gerçekten evlenmek yok daha neler. Bence Atakan’ı bir şekilde ikna edip bir süre sonra bu evliliği bitirmeliyim. Ya iki gün olmadan onunla evlenme fikrini kabullendiğime inanamıyorum.
Gerçi evlilik fikri hiçte fena bir fikir değil. Evlendiğim için bizimkilerin dilinden kurtulurum. Tabi beni bu evliliğe zorladıkları için onlara hayatı dar etme planlarıma başlarım.

Hepsini pişman edeceğim. Öncelikle Atakan var tabi benimle evlendiğine pişman olacak.

Odamdaki banyoya gidip elimi yüzümü yıkayıp kendime geldim. Hızla üzerime bir şeyler geçirip salonun yolunu tuttum.
Ya tamam elbet bir gün evlenecektim, bu ailenin kızı olduğum için mutlaka kendi istedikleri biriyle evlendireceklerdi. Ama evleneceğim kişinin bu kadar kalas biri olmasını istemiyorum.
Yine buna şükür diye dile geldi iç sesim.

"Sonunda gelebildin" diyen annemi görmezden geldim. Beni fark eden Atakan kimseye bir şey söyleme gereği duymadan ayaklandı. Kapıdan çıktığım anda sak mavisi güzel bir arabayla karşılaştım. Oldum olası arabadan da markalarından da anlamam ama bu araba için pek çok şey feda edebilecek insan olduğuna eminim.

Bizi gördüğü an arabadan şoför indi.
Arka koltuğa oturduk. Onunla yan yana olmak bile beni ölümüne geriyor. Olabildiğince kapıya yaşlanıp ondan uzak durmaya çalıştım.
Oda anlamış olacak benim inanıma daha da yaklaştı.
Yok olmaz ben evlenemem bu adamla, istemiyorum zorlamıştır evleneceğim canım. Kimse beni bu evliliğe zorlayamaz.

"Korkma yemem seni" dedi yumuşak bir sesle.

"Hah! Sen aynada kendine hiç baktın mı? Vahşi bir leopar gibisin" dedim kendimi durduramadan. Aklıma ilk gelen şeyi söyledim.

"Hım gururum okşandı." diye yavaş yavaş konuştu.
Bu hali ellerimin terlemesine neden oldu. İstemsizce ellerimi pantolonuma sildim. Onunla yalnız kaldıkça ensemden bir sıcaklık ilerliyordu.

"Cem ilerde çay bahçesi var orada dur." diye komut verdi.

Arabadan indiğimde yem yeşil bir arazi üzerine kurulmuş sıcak bir dükkanla karşılaştım. Bay kütüğün böyle bir mekanı bilmesi ilginç doğrusu.

"Gel seninle biraz yürüyüş yapalım" dediğinde sessizce kabul ettim.
Sık ağaçların olduğu alana geldiğimizde durdu. Harika beni burada öldürse cesedimi bulmaları günleri alır.

"Seninle açık konuşacağım. Bu evliliğin olmasını istemediğini biliyorum. Daha dün bunun bilgisini aldın. Bende çok bayılmıyorum tanımadığım bir kızla evlenmeye. Ama ikimizde mecburuz. Ailen er yada geç seni biriyle evlendirecek, bu kişi ben yada bir başkası önemli değil onlar için. Ama ben seninle evlenmek zorundayım. Bundan yıllar önce dedem senin büyük annene aşık olmuş. O zamanki şarklarda kimse kabul etmemiş bu evliliği. Dedem kafasına koymuş Akarlardan bir kız almayı. Bana vasiyeti seninle evlenmem. Dedem gırtlak kanserine yakalandı, yanına gittiğimde bana söylediği tek şey gelinimi ne zaman getireceksin sorusu. Klişe evet kabul ediyorum ama gerçek bu. Bir anlaşma yapacağız. Bir süre evli kalacağız sonra anlaşamadık der boşanırız." dedi çok rahat bir şekilde.

"Ne yani anlaşmalı evlilik yapacağız öyle mi? Şuan resmen senaryo yazdın." dedim

"Kabul eder misin diye sormuyorum bu iş olacak diyorum. Dedem ölmek üzere son arzusuda bu. İyi bir başlangıç yapmadık ama iyi devam ettirebiliriz. Burada benim bir evim var, evlilik boyunca odalarımız ayrı olacak. Ne sen benim hayatıma karışacaksın ne de ben senin hayatına karışacağım. En fazla dört ay sonra evliliği bitiririz."

"Tamam" dedim hiç düşünmeden başka ne yapabilirim ki ortada hasta bir insan var.

"İki hafta içinde düğünü yaparız o zaman"

Bu söylediğine cevap bile vermedim. Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete haydi hayırlısı.

Nasılsa birbirimize karışmayacağız, herkes kendi hayatını yaşamaya devam edecek madem bu evliliğin olmasında bir sorun yok.

Benim için sadece kaldığım yer değişecek, çalışmaya aynen devam. Gerçi şirketin başına geçmek bir yana dursun evden çıkmak istemediğim günler bile oluyor.

"Madem evlilik konusunu hallettik, şimdi sıra geldi Adras ailesiyle tanışmaya." dedi birden bire.

Bunu bu kadar erken yapmak zorunda mıyız?
Kim bilir nasıl insanlar?
Kim bilir neler olacak?
Of şimdiden strese girdim.
Ya bu işin içinden çıkamazsam.

*************

Bölüm nasıldı?

Genel düşünceleriniz neler?

Desteklerinizi bekliyorum.

Sizi seviyorum.

Elif Diril





✴ Aşk Başa Düştü! ✴KİTAP OLACAK✴Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin