9.BÖLÜM:"KÜÇÜK SAVAŞÇI"

Depuis le début
                                    

Burnundan güler gibi bir ses çıkardı ama kesinlikle neşeden uzak bir sesti. "Bayıldın." dedi kısaca. "Korkak bir tavuk olduğunu biliyorsun değil mi?"

Gözlerim hızla onu odağına aldığında kaşlarımı çattım. "Korkmasaydım da ne yapsaydım?" diye sordum. "Ruh hastası, psikopat, katil ruhlu bir adam beni öldüreceğini söylüyor. Pardon katil ruhlu değilsin, zaten öylesin."

Kaşları bana meydan okurcasına çatıldığın da gözlerimi gözlerinden çekip arkasında ki kapıya diktim. Kapı sonuna kadar açıktı. "Sende güçlü bir kız profili çizmeye çalışan bir korkağın tekisin. Bazen yürek yemişcesine bana kafa tutuyorsun, bazen de bir bebek gibi her şeyden korkuyorsun. Dengesizsin kızım sende benim gibi." Beni kendine benzetmesi tuhaf hissettirmişti. İyi bir his olmadığına emindim ama kötü de diyemiyordum. Bu adam dengemi şaşırtıyordu.

"Ben güçlü bir kız profili çizmeye çalışmıyorum, zaten öyleyim." dedim kendimden emin bir sesle. Güldü. "Öyle misin gerçekten?" diye sordu.

Başımı salladım. İçimdeki Nisan kahkahalar atarak bana bakıyordu. "Öyleyim."

"Bunu ölümden korkan kız mı söylüyor?" dedi şeytanı bile kıskandıracak derecede ki tehlike arz eden gülümsemesiyle. Başımı iki yana salladım. "Ben ölümden korkmuyorum," dedim ciddi bir sesle. "Küçük bir kardeşim var. Ona üzülürüm, onun için endişelenirim sadece."

Hiçbir şey demeden öylece beni izlemeye devam etti. "Bazen," dedi kısık bir sesle. "Bazen ailenden bile vazgeçmek zorunda kalabilirsin."

"Hayır," dedim aniden. "Asla ailemden vazgeçmem. Ve şunu bil ki, bir gün buradan kurtulacağım. Ve o zaman, beni daha evvel bırakmadığınız için çok pişman olacaksınız."

Dudaklarından memnuniyet dolu bir homurtu yükseldi. "İşte bunlar iddialı laflar." dedi bana bakarak. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Ve iddialı şeylere bayılırım."

Yüzümü yüzünden uzaklaştırdım ve ona tuhaf bir bakış attım. Başımı sağa çevirip aynalı dolaba baktığımda boynumda kırmızı bir çizik olduğunu gördüm. Gözlerim aniden irileşti. "Bu-bu ne?" diye sordum kekeleyerek.

"Neye benziyor?" dedi alaycı bir ses tonu ile.

"Bunu bana neden yapıyorsun?" diye bağırdım tüm gücümle. Sağ eli saçımı kavradı ve saçımı arkaya doğru çekerek boynumu göz önüne çıkardı. "İnsan ne yaparsa kendine yapar." dedi tehlikeli bir sesle. Gözlerim aniden doldu ama onun önünde bir kez daha ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırıp dişlerimi sıktım. Gözleri kısa bir süre dudaklarıma kaydı sonra tekrardan gözlerime tırmandı. Belkide bu bilinçaltımın bana bir oyunuydu. Başını eğip yarama yaklaştığında nefesimi tutmuş yapacaklarını bekliyordum. Dudakları yarama değdiğinde geri çekilmeye çalıştım ama saçımı biraz daha çekip boynumu kapatmamı engelledi.

Canımı acıtmıyordu, öpmüyordu yada herhangi bir şey yapmıyordu. Sadece öylece duruyordu. Ama, öylece durmasının da bir sebebi olmalıydı, değil mi? Dudaklarını yaramdan çektikten sonra başını yavaşça kaldırıp gözlerini gözlerime dikti.

"Yeter artık." dedim dişlerimi sıkarak. "Bana eziyet etmekten vazgeç. Eline ne geçiyor söylesene?"

"Hoşuma gidiyor." dedi kısaca.

Gözlerimi devirdim. "Hah. Senin hoşuna gidiyor diye yapıyorsun yani?" dedim tıslarcasına.

"Evet. Senin hoşuna mı gitmesi gerekiyordu?" diye sordu sırıtarak. Ses tonunda alay vardı.

Karanlık ÇeteOù les histoires vivent. Découvrez maintenant