Belki ben yanlış anladım ama sen yalan söyledin bana

3.9K 447 120
                                    

Son sözler bir insanın hayatları boyunca söyledikleri en anlamlı sözlerdi bence. Bu yüzden önemli kişiliklerin son sözlerini her zaman merak ediyordum.

Mesela Komünizm'in neredeyse kurucusu sayılan, felsefi görüşlerini saçma bulduğum Karl Marx'ın son sözleri "Hadi oradan! Son sözler yeterince laf edememiş aptallar içindir." olmuştu. Ama ben buna katılmıyordum. Kesinlikle son sözler değerliydi.

Marx'ın aksine Meksikalı devrimci Panço Villa'nın son sözleri "Böyle bitmesin. Önemli bir şeyler söylediğimi söyle herkese." idi.

Aldous Huxley'in karısına söyledikleri ise şöyleydi:"LSD, 100 mikrogram." Ve karısı isteğini yerine getirmişti.

Yada ingiliz filozof Thomas Hobbes'in son sözleri "Karanlığa atlama sıram geldi!" Daha önceki filozoflara bakacak olursak siyasi filozof Niccolo Machiavelli'ninkiler "Cennete değil, cehenneme gitmek istiyorum ben. Cehennemde papalarla, krallarla ve prenslerle takılabilirim. Diğerlerinde sadece dinciler, keşişeler ve havariler var." olmuştu. Sanırım okuduğum en uzun son söz buydu. Umarım isteğine kavuşmuştur. Çok daha eskilere gidersek gelmiş geçmiş filozofların bir numarası Sokrates'in son sözleri şuydu; "Askleypus'a bir horoz borcum vardı." Crito'dan bunu kapatmasını rica etmişti.

Şuan ise bizimkilerle son sözler hakkında konuşuyorduk.

"Son sözlerim," dedi Adél. "Umarım Platon ruhun sonsuz yaşamı olduğunu iddaa ederken şaka yapmıyordur, olacakmış gibi." Hepimiz güldük sonra. Adél'in mizahi sözlerini seviyordum.

"Felsefe okuduğun için, senin son sözlerin gerçekten de bu olabilir. Senden başka bir şey beklemem doğrusu." Chen elindeki çikolatayı paketinden çıkartıp büyük bir ısırık aldı.

"Aslında daha çok kitap okumalıydım! da olabilir." dedim. çok kitap okumasına gönderme yaparak. Düşününce kütüphanesine de gönderme yapıyor olabilirdim.

Adél ise Chen ile söylediklerimize devirdi. Sonra konuyu kendisinden çıkartmak istermişcesine "Söylesene Sehun," dedi "Senin son sözlerin ne olurdu?"

Adél'in sorduğu soruyu düşündüm. Ne olurdu gerçekten de? Her ne olursa olsun özel olmasını isterdim. Niccolo gibi herkesin anlayacağı bir şey değilde sadece kendimin anlayacağı bir şey olmalıydı. "Muhtemelen; 'Kim Jongin, sana aşığım.' yada 'Bay Peter, istediğiniz hedefleri başaramadan öleceğim.' olurdu."

Peter, benim psikoloğumdu. Onunla birlikte koyduğumuz hedefler vardı. Ama başaramayaktım, bundan emindim. Aslında bir Ölmeden önce yapılacaklar lisesi gibiydi, daha kapsamıydı sadece. İçinde bir şeker dükkanı açmaktan tutunda, şiir yazmaya kadar her şey vardı.

"Bence senin son sözlerin şöyle olmalı." Adél önce boğazını temizledi. Sonra sesimi taklit ederek konuştu. "Ah Jongin, sana seni sevdiğimi söyleyemeden şu dünyadan geçip gideceğim. Ve daha kötüsü de ne biliyor musun? Hala bakirim." Chen çikolatayı ağzından çıkarmamak için uğraş verirken, bir yandan da gülmekten ölmek üzereydi. Şimdiden gözleri yaşanmıştı bile. Zaten ben de gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

Chen çiğnediklerini yutup "Böyle şakaları nasıl buluyorsun?" dedi. "Sana hayranım."

"Hayır, şaka değil bunlar. Ben gayet ciddiydim."

"Canım arkadaşım," dedim ben Adél'in aksine şakacı bir tavırla "Biraz kırıcı olmuyor musun?"

"Sadece gerçekler." Dilini dışarı çıkartıp gözlerini kıstı. Adél'in patavatsız tavırlarını bile seviyordum sanırım.

______

Yurdun bahçedeki bankalarından birinde otururken, son iki günü düşünüyordum. Yaşadığım birkaç gün sanki yıllar gibi gelmişti. Olaylar bir türlü peşimi bırakmamış, daha da kötüsü her şey bana patlamıştı. Şu ara 'Rouren'in örnek çiftini ayıran kötü çocuk' rolündeydim. Dedikodular nasıl hızlı yayılır bilirsiniz. Kantinde yaşananlardan sonra, nereye girsem öğrenciler tarafından gösteriliyor ve fısıltılara şahit oluyordum. Farkedilmeyi sevmeyen bir insan olduğum için durumum gerçekten de içler acınasıydı.

Meltaway || sekaiWhere stories live. Discover now