Üç

6.2K 210 25
                                    

"Joanne."

Normalde zaten sinir bozucu olan bu isim Amy Smart'ın 'coennnnn' diye telaffuzuyla iyice berbat bir hal alıyordu. Bunu bilerek yaptığını düşünüyordum. Saat 16'e geliyordu. Toplantıdan yeni çıkmıştı ve karamsar ruh hali daha da kararmıştı.

"Bugün mesaiye kalman gerekiyor."

"Ne için?" dedim isyan eder gibi. Zaten bütün gün kabus gibi geçmişti. Ona birkaç saat daha dayanabileceğimi sanmıyordum. Ama anlaşılan Amy Smart farklı düşünüyordu. 

"Dosyaların düzenlenmesi lazım. Ayrıca ilk iş günün için yeterince verimli olamadın."

Küstah kaltak. Ah. Bunu sesli söyleyebilmiş olmayı çok dilerdim ama dilimi ısırdım. Öyle şiddetle ısırdım ki kan tadı geldi. Başımı sakince salladım. Sanki bu konuda onunla tartışmamı bekliyormuş gibi şaşırmıştı.

"Bana söylemek istediğin bir şey var mı?"

"Yok, Bayan Smart."

Başka bir şey söylemesine fırsat vermeden yerime geçtim. Mesai bitti ve herkes evine gitti. Beklediğimin aksine Amy Smart hiçbir yere kıpırdamadı. Koltuğunda oturdu ve dosya dolabını düzenlerken beni izledi. Bunun yapacak daha iyi bir işi yok muydu? Gitmesi gereken bir buluşma? Görmesi gereken kişiler? İşkolik olabileceğini düşünmüştüm. Aslında pek bir şey yaptığı da yoktu. Bir şirketin başında olduğunuz zaman sadece çalışanların yaptıklarını kontrol etmek yeterli oluyordu demek. Kıyak işti. Benim de bir gün o kadar başarılı olup olamayacağımı merak ettim. 

"Joanne."

Farkında olmadan masadan taşıp yerlere dizilen dosyaların yanında diz çökmüştüm. Yerden kalkıp huzuruna gittim.

"Sanırım bu kadar yeter."

Gözüm saate kaydı. 18'e geliyordu. İş başında telefonla ilgilenmek yasak olduğu hiç telefonumu sessize almıştım. Max acıkmış olmalıydı. Oyun oynamak için deliriyor olmalıydı. Hatta tam şu an durmadan kuyruğunu kovalıyor olmalıydı. Onu düşününce yüzüme aptal bir sırıtma geldi.

"Komik olan ne?"

Max'in aptal halini zihnimden savuşturup Amy Smart'a baktım. Yüzünde garip bir ifade vardı. Gülümsemeye benzer. Ama kesinlikle gülümseme değil. 

"Hiçbir şey."

Gidip yerdeki dosyaları topladım ve masamın üzerine koydum. Aslında tek yaptığım doğru dizilip dizilmediklerini kontrol etmekti. Beni boşu boşuna mesaiye bırakmıştı. Buna içerlemiştim. Çantamı alıp Amy Smart'a baktım.

"İyi akşamlar Bayan Smart."

Asansörün kapısı kapanırken alçak sesle mırıldandığını duydum.

"İyi akşamlar, Jo."

Kapıyı tutamadım. Dolayısıyla onunla yüzleşemedim. Aşağı inerken sırıtıyordum. Neden bana bütün gün Joanne diyerek işkence ettiğini artık biliyordum. Beni uyuz etmek için yapıyordu. Bu yüzden bundan rahatsız olsam da ona belli etmeyecektim. Hava soğumuştu. Hemen bir taksi çevirdim ve yorgun argın evime gittim. 

Max üzerime çullandı.

"Merhaba aşkım. Merhaba. Ben de seni özledim."

Resmen beni altına almış boydan boya yalıyordu. Tabi ki çok acıkmıştı ve dışarı çıkmak istiyordu.

"Çok yorgunum, Max. Bütün gün ruhsuz bir kaltakla uğraştım."

Ona kaltak demek içimi çok rahatlatıyordu. Bunu bir gün yüzüne karşı yapmayı da hayal ediyordum. Herhalde beni yumruklardı. Sonra kovardı. Ne yapacağını kestiremiyordum. Nerede yaşadığını merak ediyordum. Yalnız bir başına bir apartman dairesinde mi kalıyordu yoksa ailesiyle müstakil bir evde mi? Yalnız mıydı yoksa geceleri yatağını ısıtan biri var mıydı? Neden bu konu hakkında böylesine katı olduğunu bilmiyordum. Sevgi paylaşılınca artardı. Mutlu değil miydi yoksa? Mesaim bittiği halde neden ben hala onu düşünüyordum ki?

MOR 《girl♡girl》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin