sessiz yağmur lambaları

Start from the beginning
                                    

''Jooyoung bu gece burda kalmak istediğini ve seni yalnız bırakmak istemediğini söyledi.Ona, senin bunu kabul etmeyeceğini söyledim.Onu tartışıyorduk...Lavaboya giderken sesini duyd-''

''N-nasıl yani?'' dedim aramızdaki mesafeyi öldürürken.Bu defa o,ona bu kadar yakın oluşumdan rahatsız olmuş ve hazırlıksız yakalanmış gibi yüzünü biraz geriye çekip saçlarını arkaya doğru taradıktan sonra konuşmasına devam etti.

''hatırlamıyorum,başı ve sonunu duymadığım için cümleleri birleştirmek zor ama senin kurabileceğin cümleler olmadığını düşündürecek garip kelimelerdi. 'ölürsem....uyanabilirim.....hayır! ' gibi. '' dedi söyledikleri saçmalıktan ibaretmiş gibi dudak bükerken.Baştan sona kadar kendimi ele vermediğime sevinmiştim.Gördüğüm kabusun onunla ilgili olduğunu bilmemesi gerekiyordu.Duyması kadarını duyduğu için Tanrı'ya olan borcum tüm hızıyla artmaya devam ediyordu.Cevabından tatmin olduktan sonra ayağa kalkmak üzere doğrulurken,yanlışlıkla dizine çarptım.Birkaç saniye bana izin vermesi için olduğum yerde bekledim,onu durduran şeyler varmış gibi önce izin vermedi sonra geriye çekilip bana yer açtı.
O an kendimi küçük kafesinden özgürlüğe bırakılan kuş kadar ferahlatıcı hissederken adımlarımı direk çatı katına yönlendirdim.Biraz hava almak her şeyi çözecekti.Hep öyle olmuştu bu kez de öyle olmasını umuyordum.
Karanlık gökyüzünde,yıldızlara asılan ince yağmur lambalarıyla karşılaşmak bir anda huzuru da beraberinde getirmişti.Bağlı olan saçlarımı açıp rüzgarla koşsunlar istedim.Sonbahara teslim olmaya hazırlanan yaz mevsimi bütün canlılığını kaybetmişti.Bütün kainatın ölüm uykusuna yatmaya başladığını hissedebiliyordum.Yeniden dirilmek adına ölmek üzerelerdi.

Çatı katını çevreleyen demir parmaklıklara yaklaşırken masanın üstünde duran simsiyah paketinin içinde uyuyan djarum, karanlığa rağmen dikkatimi çekmeyi başarmıştı.Kapağını açıp içine baktığımda en son bir tane kaldığını gördüm.O an onun için müthiş bir arzu duyarken,her ne kadar midem boş olmuş olsa da, bu kısma takılmayarak kreteği kutusundan çıkardıktan ve ucunu tutuşturduktan sonra dudaklarımın arasına sıkıştırdım.İçmeyeli 4-5 saat olmasına rağmen tadını bu kadar özlemeyi beklemiyordum.Közlenmiş karanfil kokusu çisildeyen yağmurun parmakları ucunda dans etmeye devam ederken, aşağı indiğini sandığım Baekhyun, yanıma gelip hiçbir şey söylemeden benimle birlikte ıslanmaya başlamıştı.Ben sigaradan bir kaç nefes alıp karşıda bizi selamlayan şehrin kaosuna dalmışken o da bana eşlik ediyordu.Saatin kaç olduğundan emin değildim ama gecenin uyanmak üzere olduğuna emindim,sabaha yaklaşmak üzereydik.Parmaklarımın arasında uyuyan kretek gittikçe küçülürken,Baekhyun birden uzanarak sigarayı elimden alıp dudaklarına götürdü.Yaptığı şey gözlerimin sonuna kadar açılmasını sağlasa da üstünde çok durmadım.

''Bu sonuncusu muydu?'' dedi karşıya kilitlediği gözlerini bana çevirdiği sırada ağzının içine hapsettiği dumanı geceye armağan ederken.Gözlerinin yarılanması kelimelerinin bütünlüğüyle müthiş uymuştu,bu kareyi daha önce görmemiştim.Beni etkilenmişti,ilk defa.

''Neden soruyorsun?''

''Bunun için'' dedi, ince ve geriye doğru kıvrılan beyaz parmaklarının arasında küçülen kutsal siyahlıkta ki sigarayı gösterirken ''fazla masumsun Autumn.. anlamıyor musun,bunun için gerekirse şehirdeki bütün sigaraları yok edebilirim.''

''Hayatta yaşamak için çok kısa ama zahmet edip ölümün yerini sormuyoruz.Çünkü ölüm Baekhyun,bulduğunda yok edebileceğin bir şey değildir.''

monacrómachWhere stories live. Discover now