Biz Geldik, Hem De Fear Factor'den

410 49 8
                                    

  Evet, korku evinden çıktık.

  Ayrıntıya girmeyeceğim ancak sonuç olarak kendimizi kalabalığın arasında bulmuştuk.
 
Yanımdaki turuncu kafa ise hala gülmeye devam ediyordu.

  "Ha-Ha, sen gülmeye devam et," dedim tamamen batmış kıyafetimi silkelerken. Tamam, aslında olaylar biraz komik gelişmişti. Ama bizden başka birilerinin de korku evine girdiğini nereden bilebilirdim ki?

  Ve unutmadan söyleyeyim, kurtarılmıştım. Hem de şu an yanımda güldürücü gaz içine çekmiş gibi kahkahalar atan kişi tarafından.

  "Bilirsin," diye devam etti Yoongi, "insan her zaman telaş halinde bir hizmetçi kız görmüyor."

  Aldırış etmedim, dersem yalan olacak. Omzumla onu kalabalığa doğru ittim.

  Hala tebessüm ederken dengesini korumaya çalışsa da birine omuz atmayı ihmal etmemişti. Gülümsememi zor tutup çarptığı çocuğa döndüm. Özür dilenmeyi hak ediyordu.

  "Pardon, ahbap," dedi Yoongi yüzü garip bir ifadeye dönerken. Sanki bir şeyi hatırlamış gibiydi, ya da.. Ya da sadece midesini falan bozmuş olmalıydı, belki de fazla abartıyordum.

  Bu sefer iteklemek yerine kolundan tuttum ve onu kantine doğru çekiştirdim. Çevremde Essy'e ya da Haneul'a bakınsam da görememiştim. Nedense ihtiyacım olan kişiler ben onları ararken hep ortadan kaybolurlardı. 

  Öğrenci kafesine dönüştürülen kantine girdiğimiz gibi hemen arka tarafa yöneldik. Kalabalığa görünmeden odalardan birine girmemiz tam bir mucizeydi. Kalabalık da kalabalıktı hani. Sanki herkese öğrenci yapımı bir kek yemezlerse ölecekleri söylenmiş gibiydi, şahsen metrekare başına düşen insan sayısı tahmin ettiğimden de fazlaydı.

  ''Şimdi ne yapacağız?''

  Kafamı sağa sola salladım. Bu sorunun cevabını ben de tam olarak bilmiyordum. Fear Factor'de* yarışmış da sonra buraya koşarak gelmiş garsonlara benziyorduk tam olarak. Tam ağzımı açıp 'Vazgeçelim' diyeceğim sırada bulunduğumuz odanın kapısı sonuna kadar açıldı ve kapıda Essy ile Haneul duruyordu.

  İkisi de bir şey demek için ağızlarını açsa da halimizi görünce susmaya karar vermişlerdi. Ama söylemem gerekirse ağızlarının sonuna kadar açık olması oldukça komik bir manzaraydı. Evet, bunu on yıldır banyo yapmamış gibi duran ben söylüyordum.

  ''Tamam,'' dedi Essy sonunda. ''Bir yorumda bulunmayacağım. Ama üstünüzü değiştirip,'' şöyle bir bizi süzdü, ''işinizin başına dönseniz çok makbule geçer. Aksi halde görevli öğretmene ne dersiniz bilmiyorum.'' Gülmemek için ağzını sıkıca bastırırken odayı terk etti. Haneul da kapıdan çıkmadan önce son anda bir şey hatırlamış gibi arkasını döndü. ''Ha bu arada, görevli olan kişi biyoloji öğretmenimiz.''

---

  ''En azından az kızdı,'' dedim montumun fermuarını çekerken.

  ''Eğer yirmi dakika boyunca çektiği nutuk senin 'az' standardına giriyorsa, öyle,'' dedi Yoongi yanımda ilerlerken. Çoktan akşam üzeri olmuştu ve bahçeyi düzenleme işi anca bitmişti. 

  ''Yıl başı yaklaşıyor,'' dedi Yoongi birden. Meraklanıp ona doğru döndüm.

  ''Ne oldu, Noel Baba'nın getireceği hediye için mi böyle heyecanlısın?'' dedim bir yandan gülerek.

  ''Bilirsin, uzun zamandır bir çift çoraba ihtiyacım vardı,'' dedi Yoongi gülümsemesini gizleyemeyerek. Böyle gülümsemesini çok seviyordum, o zaman hazır cevap halinden sıyrılıp çocuk ruhuna bürünüyordu.

  ''Desene sana alacağım hediyeyi buldum,'' dedim ben de yaptığı yorum üzerine. 

  ''Demek bana bir hediye almayı planlıyordun?''

  Cümlelerin arasından ayrıntıyı bulup çıkarma konusunda uzmandı. Düşünmeden cevap verdiğimi ona söylemeyecektim. Ama belki de içten içe yıl başını onunla geçirmek istiyordum.

  Cevap vermediğimi görünce o da sessiz kaldı. Aramızdaki sessizlik uzarken neredeyse çalıştığımız kafeye varmıştık.

  ''Hey Ichigo,'' dedim onun tarafına dönerek. Yüzüme bile bakmadı. Derin bir iç geçirdim ve içimde beşe kadar saydım. ''Yoongi?''

  ''Evet?'' dedi saniyesinde dönerek. Gözlerimi devirmeden edemedim. Gerçekten de bazen çok tuhaf davranabiliyordu.

  ''Şey diyecektim..'' Adımlarım yavaşlarken kafamdaki cümleyi toparlamaya çalışıyordum. Sahi, ne diyecektim? O da beklentiyle yüzümü inceliyordu. 

  ''Yani.. Yıl başı hakkında-''

---

  ''Cidden mi Amira, cidden mi?'' dedim aynadaki yansımama. Evet, lavabonun aynasındaki yansımamla konuşuyordum. Aramızdaki geçen son konuşmayı düşündüm. Aslında ciddi anlamda yıl başını birlikte geçirelim mi diye soracaktım, ki bence o da böyle bir şey bekliyordu. Onun yerine: ''Yani.. Yıl başı hakkında.. Sanırım ben de bir çift çorap istiyorum,'' demiştim. Tam bir umutsuz vakaydım.

  ''Ama eğer,'' dedim kendimi cesaretlendirmeye çalışarak. ''O da istiyorsa -ki istiyor-, bunu o teklif eder.. Aynen.''

  Sifon sesi konuşmamı böldü. Muhtemelen müşterilerden biri lavaboya yaklaştı ve bir şey olmamış gibi ellerini yıkadı ve makyajını tazeledi. Birkaç saniye acaba ne kadar rezil oldum diye düşündükten sonra omuz silkerek işimin başına döndüm. Sonuçta herkesin hayatına kimse karışamazdı, değil mi?

*Fear Factor: Çoğu zaman başarma olasılığı düşük ve iğrençliğin sınırlarını zorlayan görevlerin verildiği yarışma programı.

  



orada bir seoul var uzaktaWhere stories live. Discover now