Neden İnsanlar Korkmak İçin Para Öder?

415 52 8
                                    

''Hay bin kunduz.''

Birkaç basamağı duvardan yardım alarak çıkarken tekrar üst katlara çıkmanın sevincini yaşadığım söylenemezdi. Çünkü Silent Hill* oyunundaki gibi sanki ne kadar çıkarsam çıkayım hep aynı kattaymışım gibi hissediyordum.

''Daha birkaç basamak çıktım ama,'' dedim kendi kendime. Bir daha korku evi veya her neyse oraya girmek gibi planlarım yoktu.

Kostümün alt etek kısmı beyazdan griye dönmüştü ve saçımdan bahsetmek dahi istemiyordum, çünkü elimi attığımda elime her şey gelebilirmiş gibi hissediyordum. Sonunda tanıdık bir koridora çıktığımda bunun başlangıçtaki koridor olduğunu fark ettim. Sağa mı dönmüştük, sola mı? O ayna ilk seferinde de orada mıydı?

''Harika, şimdi de zombi hizmetçi oldum, öyle mi?'' dedim suratımdaki kir ve pasa bakarken. Mama filmindeki küçük vahşi kızlardan birini rahatlıkla oynayabilirdim bu halimle. Hiçbir düzeltme girişiminde bulunmadan -sadece gözümü örtü gibi örten örümcek ağını temizlemiştim- sola dönerek yoluma devam ettim. İlk döndüğümüz yolun bu olduğunu umaraktan ilerlemeye başladım. Bu oda biraz daha farklı gibiydi. Tavandan sarkan ve iplerle ayaklarından bağlanmış yapay iskeletler dışında pek bir korkunç tarafı yoktu. Tabii sonrasında iskeletler canlanıp üstüme atlamazsa, güvendeydim.

Gaz lambasını girişte antika gibi görünen ve diğer eşyalara oranla kısmen daha az örümcek ağlı görünen sandığın üstüne bıraktım. Elimde yanan bir ateşle gezdiğim sürece bendeki şansla bu mekanı ateşe vermem mümkündü.

Odanın derinliklerine doğru ilerlerken bastığım yerde bir 'klik' sesi duyuldu. Bir adım geri atıp bastığım yere bakınca yerde kırmızı bir düğme olduğunu gördüm. Sonra kocaman düğmeye nasıl bastığımı düşünerek bir küfür savurdum. Kenara pankart açıp 'burada kırmızı bir düğme var' yazsalardı ne kaybederlerdi ki?

Birkaç saniye etrafa bakındım. Bir şey olduğu yoktu, belki de sadece korkutmak için yapılmış başka bir aletti. Odanın sonuna doğru eski bir kapı gördüm. Sanki üstünde cadıyla ilgili bir şeyler yazıyor gibiydi.

Peki cadının burada ne işi vardı?

Bir esinti yüzüme vurduğunda kapıyla aramda birkaç metre mesafe kalmıştı. Böyle bir şeyi hiç beklemediğimden ne kadar korktuğumu biraz tahmin edebiliyorsunuzdur. Yapay olduklarına inandığım iskeletler birbirine çarpmaya başladığında ise tamamen mahvolduğumu biliyordum. Kenarda bir havalandırma sistemi olacak ki, sanırım bastığım düğmeyle ilişkiliydi. Daha ne yapacağıma dahi karar verememişken birden oda karanlığa gömüldüğünde tavanda sarkan bir iskelet olmayı diliyordum. Çünkü onlar en azından halinden memnun görünüyorlardı.


---


? Bakış açısı

'Neredesin sevgili Amira' diye geçirdim içimden amatör kafenin kenarında duvara yaslanmış durumdayken. Yarım saat önce kadar kafe günlük işine başlamıştı ve öğrencilerin hepsi garson ve hizmetçi kostümü içinde koşturup duruyorlardı. Tabii ki gözlerim onu aramıştı, görünüşe göre etrafta yoktu. Ayağımla yerde ritim tutmayı kesip doğruldum ve ellerimi cebime sokarak biraz daha dolaşmaya karar verdim. Onu sevimli kostümü içinde görme şansını kaçırmak istemiyordum, o yüzden her yere bakmam gerekiyordu.

  Suratım asık bir şekilde kalabalığın arasına karıştım. Sonuçta buralarda bir yerlerde olmalıydı, değil mi? İnsanlar garip bir telaş halinde etrafta koştururken ne kadar sıkıldığımı fark ettim. Ama onu görmekte kararlıydım. Sorun ise, şu an nerede olduğuydu. Ya da daha açık bir şekilde konuşmak gerekirse, kiminle? 

  Biraz daha bekle bakalım, Yoongi diye geçirdim içimden. Ne de olsa yakın zamanda halletmemiz gereken bir mesele vardı. Hem de çok yakında.

*Silent Hill: Dönüp dolaşıp hep aynı koridora geldiğin, grafiklerinin oldukça kaliteli olduğu korku oyunu.




orada bir seoul var uzaktaWhere stories live. Discover now