Sol kulağımdan düşmek üzere olan kulaklığı yakalayıp yerine yerleştirirken sıradaki şarkıyla kendime engel olamayarak hareket etmeye başladım.Müzik her zamanki gibi mutluluk ve huzuru beraberinde getirmişti.Ayrıca bunu bilerek yapmıyordum,hareket etme işini yani, bu bir çeşit refleks. Slipknot dinlerken her zaman olan bir şeydi bu.Karşı konulamazdı.Uzattığım bacaklarımı değiştirip üst üste attım.Ritme engel olamadığım bir şekilde ayak uydurmaya başlamıştım.Yun ve Jooyoung fark ederlerse gülmekten kırılacaklarına emindim.Ne zaman hareketli bir şarkı dinlesem,onları bana gülerken buluyordum.Ki hareketli şarkılar dinlemek,benim için çok nadir bir eylemdi.Ortam varken bunu görmezden gelebilirdim,sakıncası yoktu;çünkü bazen, benim bile elimde olmadan kendime güldüğüm zamanlar oluyordu.Ama okuldayken buna izin verecek değildim.

Sınıfın derece öğrencilerinden biri olduğum kısmına değinmiştim.
Ve neredeyse bir hafta sonra okul 2. olarak ilan edilecektim,bu yüzden imajımı korumalıydım.Hareketlerim okul dışında istediği kadar absürdleşebilirdi ama okulda tamamıyla cool bir izlenimim olduğu gerçeği vardı.Genel olarak Yun,ben ve Joon böyle olmak zorunda gibi hissediyorduk,yani onlar hissetmese bile ben hissediyordum.Bana göre hareketleriniz zekanızla doğru orantılı olmalıydı.Her zaman için olmasa bile okul içerisinde çizilen bu elit tablo kesinlikle sarsılmamalıydı.
Jooyoung okulda kıvırcık saçlı bad boy ve cool olarak bilinirken, Yun popüleritesini zarif ellerine,sanatsal kişiliğine ve zeki oluşuna borçluydu.
Ben bu resimde,feminist ve narsist ve gözlük olarak etiketlendirilmiştim.Ben nasıl biri olduğumu bildiğim sürece, bunlar tabi ki umurumda bile değildi.

Baekhyunların  gülüp gülmediklerini kontrol etmek için gözlerimi kapattığım kolumu kaldırdığım sıra da diğer yandan gözlerimi hafifçe aralayarak başımı onlara çevirdim.Gülmediklerine emin olmak için.

Beni görmemeleri için,saç tutamlarımla yüzümü bile örtmüştüm.Hareketlerime yeterince gülüyorlardı,bir de üstüne jest ve mimiklerimi ekleyecek değildim.Mükemmel zamanlama denen şeyin gözlerinden öperek  onları bana doğru gelirken buldum;.,,Ve bilin bakalım ne yapıyorlar ? Ne yaptıklarını sanıyorsun Autumn,tabiki sana gülüyorlar.,.,

''Ya!'' diye bağırdım doğrulurken ''siz kime gülüyorsunuz?''


İkisi de yüzüme bakmak yerine yere odaklanmışlardı.Saçlarımı geriye tarayıp cevap vermelerini beklerken, ani bir hareketle davranıp,çantalarını kucağıma hapsettim.Şu an susuzluktan ölmek üzere olduklarını biliyordum,ama önce vermeleri gereken bir cevap vardı.

''Hiç,hiç bir şeye gülmüyoruz,değil mi Baekhyun?'' dedi Jooyoung, t-shirtüyle yüzünü silerken.

-hadi canım ben de yedim.

''hı hı,gülmüyoruz..Suyu ver Piyano.''diye uzandı Baekhyun,parmağıyla kucağımdaki çantasını işaret ederken.Gülmüyoruz dediğin de ikisinin de dudaklarını ısırdığını görmüştüm.Ayrıca bana hala ismim yerine piyano diyerek sesleniyordu.Bu alışkanlığını 10 yaşında bıraktığını sanıyordum.Benim adım Piyano değildi.

''Sizce buna inanmış gibi mi duruyorum? Söyleyin, alın sularınızı''dedim, işinize gelirse bakışlarımı sergilerken.

Baekhyun çekişmemize son verip yanıma oturmak için adımladığı sıra da ''Erkekler arasında bir şey anlamasan da olur Autumn,ne zamandan beri bu kadar meraklısın?'' deyip kucağımdaki çantasını kurtararak suyunu içmeye başladı.Bir anda neden bu kadar triplendiğini anlamamıştım.Ayrıca çantasını bu kadar hızla çekmesine gerek yoktu.Parmağımı acıtmıştı ama bozuntuya vermedim.O sıra da Joon'un bozulduğumu görmemesini dileyerek ona döndüğüm de bizi izlediğini gördüm.Biraz utanmıştım...Hayır çok fazla utanmıştım.

monacrómachDonde viven las historias. Descúbrelo ahora