❅SİYAH BUZ❅

45.8K 1.3K 157
                                    

Öncelikle eski oyucularıma ve yeni okuyucularıma merhabalar 🙋‍♀️ Bu kitabı çok eskiden iki psikolojik hastalığı işlemek için yazmıştım fakat olan olaylara tahammül edemeyen bir kesim okuyucular beni fazlasıyla linçlediği için kitaba ara vermiş daha sonrasında final yapıp yayımdan kaldırmıştım. Bugün yeniden buradaydım, dürüst olmam gerekirse yazmak için hiç gücüm yok çünkü 2015 yılından beri aldığım sevgi kadar nefret beni epeyce yordu. Her neyse bunu duygu sömürüsü için demiyorum, çok sık bölüm atamayacağım için sebebini belirtmek istedim, ne yazık ki eskisi kadar gücüm yok bu konuda. Konu ve olayları değiştirmeden sadece anlatımı düzenleyerek yeniden yayımlayacağım, bazı cringe bulduğum yerleri de düzenleyeceğim tabii. Hassas bir yapıya sahipseniz, kitaba başlamamanızı tavsiye ederim. Okumaya başlayanlar buraya geldiği tarihi bırakabilir mi? (: 

Bu bölüm ana bölümlerden değildir, kitap içerisinden bir kesittir.

Keyifli Okumalar Dilerim 👉🏻👈🏻

Kimden: Füsun

Yemedi, kaç hemen.

Ne? Ne demek yemedi? Kaç hemen mi? Telefonumu hızlıca cebime koyup koşmaya başladığımda tek dileğim merdivenlerden inerken beni görmemesiydi.

Koridorda çarptığım kişilerden özür bile dilemeden koşmaya devam ettiğimde aldığım nefesler artık ciğerlerim için yetersiz gelmeye başlamıştı. Bu tanıdık korkunun yüreğimin ortasına bıraktığı hissi kovmaya çalışsam da zihnimdeki hatıralar birbirlerine dokunuyor ve yıldırımlara sebep oluyorlardı. Hayatımda tam olarak nerede yanlış yapmıştım da bütün bunlarla uğraşıyordum?

Okulun içinden nihayet çıktığımda bahçedeki birkaç kişinin bana döndüğünü gördüm, adımın çıktığı yetmezmiş gibi nefes alsam herkesin rahatsız edici bakışlarına maruz kalıyordum. Yine de durmak, düşünmek ya da utanmak için vaktim yoktu bu yüzden bahçenin kocaman sürgülü olan kapısına koştum fakat bu kez kaya gibi bir bedene çarparak dengemi kaybetmiş ve dizlerimin üzerine düşmüştüm. Bu bedenin sahibini bildiğim için başımı bile kaldıramadım, eskiden bir tek o bana yardım eli uzatırken şimdi o da benden nefret ediyordu. Benden nefret etmeyen birileri var mıydı?

"Karen!"

Adımı haykıran sesi duyduğumda çarptığım bedenin gözlerine baktım çabucak, kahverengi gözlerinde biraz bile şefkat yoktu. Gerçekten bu kadar nefreti hak etmiş miydim? Yoksa insanlar hatamı daha da büyüterek mi sermişlerdi önüme?

"Git." dedi Ateş yüzündeki soğuk ifade değişmezken.

Gerçekten benden nefret mi ediyordu yoksa ben mi öyle olduğunu düşünüyordum? Öyle olmasa beni Merih'in eline bırakmazdı değil mi?

En azından o son kez bana yardım edemez miydi?

Düşünemezdim, hiçbir şeye hakkım olmadığı için buna da hakkım yoktu bu yüzden çabucak toparlanıp kapıya doğru koşmaya devam ettim. Gücümü kaybetmiştim, o kahve gözlere bakmak yaptığım en büyük hatalardan biriydi, ona ilk baktığım ana dönme şansım olsa köşe bucak kaçardım böylece onu bu kadar üzmemiş ve nefretini kazanmamış olurdum.

Onunla tanıştığım için asla pişman değildim fakat eminim ki o çok pişmandı. Gözlerim acıyla dolarken arkama döndüm ve bana doğru uzanan bir kolu gördüm, omzumdan beni yakaladığında öncesinde dolan gözlerimden yaşlar süzüldü. Peki mavi gözlerin sahibi birbirimizi tanımadığımız halde neden en başından beri bana tüm bunları yapıyordu?

SİYAH BUZ (BİTTİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin