"Gerçekten böldüğüm için özür dilerim, fakat .. " dedim ve gözlerim arkadaki siyah deri koltuğun üzerindeki pembe çantama kaydı. Nefesimi rahatlıkla verdim ve gidip çantamı aldım.

" ... çantamı burada unutmuşum" diye bitirdim.

Takım elbiseli adamlar birbirlerine bakıp gülümsediler. Gözlerimi babama çevirdiğimde onun bana çıkmamı söyler bir halinin olduğunu fark ettim.

"Tekrar özür dilerim. İyi günler" deyip odadan çıktım. Alnımdan boşanan teri elimin tersi ile sildim. Sekreter kız bana tuhaf bakışlar atıp "Toplantıda olduğunu söylemeye çalışmıştım" dedi. Onu umursamayıp koşmaya başladım. Saatime bir bakış attım. 5 dakikam kalmıştı!

Tam o sırada birden başıma gelen bir darbe ile önüme baktım. Karşımdaki insan mı demeliyim, yoksa Tanrının bir lütfu mu bilemediğim adam üstüne boşalan kahvesine bakıp kaşlarını çattı.

Elimi başımdan çektiğimde onu daha iyi inceleme fırsatı bulmuştum. Esmer, benden uzun, ela gözlü, hafif kaslı bir varlık vardı karşımda. Beyaz gömleği kahverengi bir leke ile gözüme takılmıştı. Tahminen benim ona çarpmam ile elindeki kahve üstüne dökülmüştü.

Benimle konuştuğunu en sonunda fark etmiştim ve başımı sallayıp onu dinlemeye başladım.

".. neden önüne bakmıyorsun! Gömleğimin ne hale geldiğini görüyorsun değil mi? Siktir, zaten toplantıya yeterince geç kalmıştım, şimdi gidip üstümü değiştirmem gerekiyor!"

Cümlesinde kullandığı küfür beni rahatsız etmişti.

"Karşında bir bayan var. Daha nazik konuşamaz mısın?"

"Konuşmam! Ben ne diyorum, sen ne diyorsun! Gömleğim! Üstünde kocaman bir kahve lekesi var! Senin yüzünden! Bilmem anlayabildin mi küçük kız!"

Gözlerim yeniden gömleğindeki lekeye kaydı. Gerçekten kötü görünüyordu. Bana küçük kız demişti, bunu kafaya takmak için zamanım olmadığını düşünüp saatime baktım. Tanrım! sadece 2 dakikam kalmıştı!

"Tanrım! Okula geç kalacağım!" dedim ve hızla yanından geçtim.

Ya da geçemedim.

Kolumdan çekti ve gömleğini işaret etti. Gözlerimi koluma sardığı parmaklarına çevirdim. Ne kadar soğuktu.

"Hey! Şuraya bak! Bunu sen yaptın ve şimdi bana yardım edeceksin!" dediğinde kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Ne yardımından bahsediyordu. Ben okuluma geç kalıyordum ve bu hiç sevmediğim şeylerden biriydi.

"Yardım falan etmeyeceğim. Okuluma geç kalıyorum" dedim ve kolumu ondan kurtardım. O sinirle saçlarını geriye sürerken ben saatime bakıp hızla koşmaya başladım. Sadece bir dakika! Sadece 60 saniyem kalmıştı. İmkansızdı! Zamanında orada olamayacaktım.

"Seninle görüşeceğiz küçük kız! Bunu ödeyeceksin!"

Arkamdan bağırmıştı. Bu umursayacağım en son şeydi. Asansöre bindim ve hızla şirketten çıkıp arabada beni bekleyen Roberto'nun yanına vardım.

İşte herşey böyle başladı. Ne kadar da kötü değil mi? Halbuki üstüne falan düşseydim harika olurdu. Arsız Sara mod; on.

Neyse. Tanrım hala onu aklımdan çıkaramıyorum. Üstümde saçma sapan bir etki bıraktı. Aramızda yaklaşık 5-6 yaş vardı. Ben lise 11. sınıftaydım, o ise genç bir iş adamıydı. (Bu tür bilgileri daha sonra öğrenecektim)

Devam edeyim.

Okula geldiğimde tahmin ettiğim gibi geç kalmıştım. Tek kârım aptal müdürümüzün, her sabah yaptığı, en az onun kadar aptal olan konuşmasını dinlemek zorunda kalmamıştım.

Lullaby [Written by; Neymarable] TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now