"Tamam geliyorum, bekle"

"Tamam" diye mırıldandım ve telefonu kapattım.

Yukarı çıkıp altıma siyah bir pantolon üstüne kırmızı-siyah bir tişört giyip altına da kırmızı spor ayakkabılarımı giyip telefonumu aldım ve saçımın halini umursamadan, olduğu gibi bırakıp aşağıya indim. Ben merdivenlerden inerken kapının çalmasıyla hemen gidip kapıyı açtım. Ama karşımda Kerem'i görmemle kapıyı kapatmaya çalıştım ama o ayağıyla buna engel oldu.

"Mira! Konuşmamız lazım" dedi ve kapıyı biraz itip benim kapatmamı engelledi ve içeri girdi. Hemen ardından da kapıyı kapattı.

"Ne yapıyorsun sen? Defol evimden!" dedim, bağırarak.

"Hiçbir yere gitmiyorum! Ve biz şimdi hemen konuşuyoruz!" dedi o da sinirli ve sert bir sesle.

"Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok" dedim, sinirle.

"Yanlış. Konuşacak çok şeyimiz var. Mesela Sen ve Ben gibi, biz gibi"

"Biz diye bir şey yok Kerem!" dedim sinirle.

"Var. Sen göremesen de ya da kör olmayı tercih etsen de, ben görüyorum. Biz diye bir şey var!!"

"Yok" dedim, mırıltıyla.

"Mira, yapma bana bunu. Ya aklımı karıştırma ya da inkar etme" dedi yalvaran bir sesle.

Sustum. Ne diye bilirdim ki? Ben bile kendi duygularımdan emin değilken.

"Mira. Konuş artık susma. Yeter bunca zaman sustuğun." Dedi, güçsüz çıkan sesiyle.

"Kerem.." dedim ve sustum. Evet, yine yeniden sustum. Çünkü şuan ağzımı açarsam Kerem'e karşı hissettiğim ne varsa bir bir ağzımdan dökülecek gibi hissediyordum.

"Ne Kerem? Kerem Ne Mira?!" dedi, bağırarak.

"Kerem" dedim ve arkamı döndüm. Birkaç derin nefes aldıktan sonra devam ettim.

"Sadece Git " dedim, gözümden düşen bir damla yaşla.

"Mira -"

"Kerem Git!" dedim, sesimi yükselterek.

Birkaç nefes alış veriş sesinden sonra ayak seslerini ve sonra dış kapının açılıp kapanma sesini duyduktan sonra olduğum yere çöktüm ve göz yaşlarımın akmasına izin verdim.

Dışardan her ne kadar korkusuz gözüksem de benimde korkularım vardı işte. Ve ben bu korkularımdan ve endişelerimden nefret ediyordum.

Bir insan sevilmekten neden korkar ki?

Bu kişi eğer bensem bunun tek bir cevabı vardı;

Ben sevilmekten değil, Sevilmekle birlikte gelen o duygulardan korkuyordum.

Kapının bir daha çalmasıyla duvardan destek alarak kalktım ve dengesiz yürümelerimin sonunda kapıya ulaştım ve açtım.

Gelen Selim'di birşey demesine müsaade etmeden ona sımsıkı sarıldım ona. O da hiçbir şey söylemeden sarılmama karşılık verdi. Ben gözyaşlarımı sessizce akıtırken o sesini bile çıkarmadı. Sonunda ayrılınca O ellerini kollarıma indirdi ve destek vermek istercesine kollarımı sıvazladı. Sonra da konuşmaya başladı.

"Ne olduğunu sormayacağım. Anlatmak istersen zaten dinlerim. Şimdi rahatladın mı bakalım? Gerçi omzumdaki ıslaklığa bakılırsa rahatlamaman imkansız" dedi gülerek. Bende gülmesine gülümsememle cevap verdikten hemen sonra konuştum.

"Rahatladım. Yani sanırım.. " dedim, omuz silkerken.

"Hadi kalk o zaman, gidiyoruz."

"Nereye?" diye sordum, merakla.

"Şu sanırımı yok etmeye dediğinde, usulca kafamı salladım.

Üstüme hırkamı aldıktan sonra Selim 'le beraber evden çıktık. Arabaya bindikten sonra nereye olduğunu bilmediğim yolculuğumuz başladı.

Biraz sonra canım sıkılınca radyoya uzandım ve açtım.

Çalan şarkıyla gözlerim yine buğulandı. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve şarkıyı dinlemeye başladım.

"Tutulmayacak olsa da verilmesi gereken,

Sözler var bazen.

Gidilmeyecek olsa da,

Bilinmesi gereken yerler...

Keşkeyle başlayan cümlelerim var,

Yolları hep uzun ve bomboş.

Ben belki Korkak biriyim,

Ama yine de sevebilirim.

Ne kadar üzülmem gerekse de..

Ama sen bana bakıyorsun da.

Beni Görmüyorsun ki..

Tutulmayacak olsa da verilmesi gereken,

Sözler var bazen.

Gidilmeyecek olsa da,

Bilinmesi gereken yerler...

Keşkeyle başlayan cümlelerim var,

Yolları hep uzun ve bomboş.

Ben belki Korkak biriyim,

Ama yine de sevebilirim.

Ne kadar üzülmem gerekse de..

Ama sen bana bakıyorsun da.

Beni Görmüyorsun ki.."

Şarkı bitince gözlerimi açtım. Derin bir nefes aldıktan sonra camdan dışarı bakmaya başladım.

Zaten birkaç dakika sonra araba durmuştu. Kafamı kaldırıp nereye geldiğimize baktım.

SAHİL.

Selimi beklemeden arabadan indim. Zaten o da hemen ardımdan inmişti.

Birlikte yürüdük ve ilerideki bir banka oturduk. Gözlerimi sımsıkı kapadım ve denizin huzur veren kokusunu sonuna kadar içime çektim. Gülümseyerek gözlerimi açtım. Buydu işte, huzur.

"Yok oldu mu şu Sanırımın?" dedi Selim.

Gülerek Selim'e döndüm. Tam ağzımı aralayacaktım ki Selim'in arkasında gördüğüm manzarayla gülümsemem yüzümde soldu. Gözlerim hayal kırıklığıyla çalkalanırken, gördüğüm şeyin hayal olmasını umarak, gözlerimi yumdum ve tekrar açtım. Hayır, gerçekti.

Kerem..

Kerem ve kim olduğunu bilmediğim bir kız öpüşüyorlardı...

Vote ve Yorumları unutmayın lütfen.

Seviliyorsunuz ❤ ❤

Vote + Yorum

Bana ulaşmak için ;

İnstagram: Gizemlipremsess

Twitter: Gizemlipremsess

Youtube: Gizemlipremsess

Snapchat: Gizemlipremsess

Tumblr: ironikbirii


SAHADAKİ PRENSES जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें