38. BÖLÜM: "TUTSAK"

2.9M 33.8K 235K
                                    

Arkadaşlar burada kitap formatında 300 sayfa civarında bir bölüm var, eğer sabırsızsanız ve bölümü bekleyemiyorsanız parçalara ayırarak okuyun çünkü uzun süre "yb" yazısı gerçekten görmek istemiyorum. Bekleyemeyenler bu uzun bölümü parça parça okuyabilir. Keyifli okumalar.

Playlist: Hypnogaja - Here Comes The Rain Again

3 Doors - Here Without You

Jeremih - Fuck You All The Time

38. BÖLÜM: "TUTSAK"

Kırık kalbime dolandı, zehrinin içinde yaşam taşıyan tehlikeli bir yılan gibi.

Okyanusun dibine, kafam suyun dışındayken ayak basmaya çalışmak gibiydi. İçimde sakladığım, yarattığım dünyadaki tüm canlıları beslediğim nefesim, göğsüm boyunca sürtünüp, boğazıma tırmandı ve keskin pençelerini altında saklayan kalın parmaklarıyla boğazımı kavradı.

Mavi bir uçurumun en dibindeki kaya parçalarından yükselen tozlar, mavi ve yeşille buluşan irislerinin griye boyanmasına neden olmuştu. Ay ışığının parlattığı kirpiklerinin altında sakladığı gözleri, mavi ve yeşilin ortasına gri bir çizgi çekmiş gibi görünüyordu. Ve ben, o çizginin üstünde yürüyerek; bir tarafı mavi, diğer tarafı yeşil olan vadiyle denizin ortasında hayata tutunmaya çalışıyordum.

Zordu. Üstelik omuzlarımda onun uzun parmaklarının ruhani varlığını hissediyordum. Gri çizginin keskin inceliği ayak tabanlarımı parçalarken, onun insafsız parmakları da beni ya vadiye, ya da denize itecek kadar kararlı ve istikrarlı bir şekilde dengemi bozmaya çalışıyordu.

Hoş, ellerinin orada olduğunu bilmek bile, dengemi bozmaya yeterdi.

Aylardır buradaydım, onunlaydım. Onunla ilgili birçok şey bildiğimi sanıyordum, en azından tahminlerim vardı. İnsanları sevmiyordu, ama onun aksine insanlar onu bayağı seviyordu. En azından kadın olan insanlar. Cinsel açıdan zevkine düşkün biri olduğunun farkındaydım, biriyle duygusal bir bağ kurmayacağından emindim ama yine de duyduklarım o kadar ağır ve karmaşık gelmişti ki, bir an için dünyayla olan dış bağlantım tamamiyle koptu.

Bana biraz daha sokulduğunda, onun enfes nefesinin genzimi yakan sıcaklığından bir parça kopartıp, ciğerlerime gönderdim. Uzun kirpiklerinin altında parlayan gözleri, sorguyu alt kirpiklerine kadar akıtmıştı.

"Medusa?" diye fısıldadı, sesi sakin, gözleri temkinliydi.

Dudaklarım aralandı, ardından az önce dudaklarının tadını aldığım için tuhaf bir uyuşukluk ve beğeniyle geri kapandı. Şu an ona nasıl baktığım konusunda hiçbir fikrim yoktu, ama yine de alık alık baktığımdan emin olan bir tarafım vardı.

Tek kaşını kaldırıp, uçurum mavisini gölgeleyen gri ipin arkasından baktı bana. "Hey, konuşmayı mı unuttun?"

"Şaka yapıyorsun," dedim, gözlerimi gözlerine dikerek. İmkânı yoktu, onun nasıl öpüştüğünü biliyordum. Öpüşerek bile bir insanı birçok şeye ikna edebilirdi. Ölüme bile.

Kaşları alayla havaya kalktı. "Bu oyunun kuralı dürüst olmak, Yılan," dedi, sakin bir sesle. Çıplak dizkapağım piyanonun tuşlarının altındaki çıkıntının soğuk yüzeyine değiyordu, ayaklarım yere basmamıştı, Efken'in belinin arkasından, kalçalarına doğru sarkıyordu.

"Daha önce... Hiç..."

"Evet," dedi, yüzünü buruşturarak. "Ne var ki bunda?"

"Ama onca kişiyle yatıp kalktın." Sesim dümdüzdü, bir an için bu gerçeği kendi ağzımla itiraf ettiğim için, ağzımdan da nefret ettiğimi düşündüm. Zihnimin içine sızan karayılanlar, düşüncelerime çatallı dillerini sürtmeye başladılar.

İÇİNDE BİR SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin