Odamın kapısını açıp içeriye girdik. Sırtım yatağa değene kadar aşağıya kaydım ve onu da beraberimde çektim. Öpücüklerinin arasında nefessiz kalmıştım adete ama dudaklarımı ondan ayırmak imkansız gibiydi. Bir boşluk bulup başımı çevirdim ve o arada da üzerimdeki t-shirtü çıkarıp kenara attım.
Rüzgar yeniden beni öpmeye başladı ama sonra bir anda durup hayal kırıklığına uğramış bir şekilde bana baktı. Yüzüne dökülen saçları kenara itip ona baktım ve '' Ne oldu?'' diye sordum. Dudaklarını yalarken başını sallayarak '' Yapamayız.. Şey yok yani teyzen de o kadar uyardı ve haklıda şey olmadan..'' diye sayıklamaya başladı.
Dediklerine gülerken uzanıp komidinimin çekmecesini açtım ve içinden kutuyu çıkardım. Rüzgar hem şaşkınlıkla hem de gülerek bana baktı.
'' Bunu almış mıydın?''
'' Ne zaman lazım olacağını bilemezdik.''
Gülerek paketi elimden aldı. Bir anda tenimi ateş basmıştı sanki. Ellerim çok terlemişti. Kalbim çok daha hızlı atıyordu. Ellerimi çarşafa silip derin bir nefes aldım ama heyecanımı yatıştıramıyordum. Rüzgar bir süre yüzüme bakınca ikimizde gülmeye başladık.
Bu benim ilk seferimdi. Rüzgarı bilemiyorum. Belki de daha önceden de birileriyle olmuştu. Zaten bilmekte istemiyorum. Ama ikimiz içinde çok özel ve çok güzel olduğunu biliyordum. Daha iyisi olabilir miydi bilmiyorum ama bence harikaydı.
Sabah alarmın çalmasıyla uyandım. Neler olduğuna bir anlam bile verememiştim. Uzanıp alarmı kapattım. Rüzgarın yanımda yattığını bile yeni yeni fark ediyordum. Karışmış dağınık saçları , hafifce aralanmış dudakları ve yanağında yan yana duran üç beni o kadar güzel görünüyordu ki uzanıp yanağını öptüm.
Gözlerini önce daha sıkı kapattıktan sonra tuhaf sesler çıkararak uyandı. Gülümseyerek bana baktı. Elimi saçlarının arasında gezdirirken '' Günaydın.'' diye fısıldadım. Uzanıp beni kendi yanına çekti. Üzerimdeki t-shirte bakıp güldü ve '' Bu benim t-shirtüm mü yoksa?'' diye sordu.
'' Evet. Çok klasik bir hareket yapıp t-shirtünü çaldım. Kusura bakma.''
'' Bakmam.. Sana daha çok yakıştığı kesin.''
Telefonumdaki saate bakınca birden ayağa fırladım. Rüzgar anlamayan şaşkın gözlerle '' Ne oluyor ya?!'' diye sorunca saati ona gösterip '' Okul var!'' diye bağırdım. Nedense dün sanki cumartesiymiş gibi hissediyordum. Bugün okula gitmek hiç ama hiç içimden gelmiyordu doğrusu.
'' Gitmek zorunda mıyız?''
'' Rüzgar benimle dalga geçiyorsun herhalde. Tabiki de zorundayız.''
'' Neden? Evde kalabiliriz. Sana Kahvaltı bile hazırlarım.''
'' Bu teklif çok cazip gelsede olmaz. Sınavlar başlayacak. ''
'' O zaman öğlene doğru gidelim. İlk dersler neydi ki?''
'' Fizik , fizik , edebiyat.''
'' Bence fiziğe yeterince çalıştık. ''
Kalkıp yanıma gelince ona sıkıca sarıldım. Saçlarımı öperken '' Bende eve uğrayıp üzerimi değiştireyim.'' diye fısıldadı. Başımı sallayıp gülümsedim. Benimde uzun ve güzel bir duşa ihtiyacım vardı. Uzanıp onu öptükten sonra banyoya girdim.
Kapının kapanmasını ve Rüzgarın gidişini su seslerinin arasından belli belirsizde olsa duyabilmiştim. Gerçekten çok mutluydum. Hayatımdaki herşeyin bu kadar düzgün ve güzel gidiyor olması beni biraz tedirginde ediyordu. Sanırım rahat batıyor dedikleri bu olsa gerekti.
YOU ARE READING
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...
'' Gitme''
Start from the beginning
