36.BÖLÜM(***Kuru Cesaret***)

1.3K 91 0
                                    


"Can yakıyor be güzelim,

Cesaretim sana karşıysa eğer,

Korkum alev alev yanıyor,

Kül olup, yok oluyor, can yakıyor."

Cemre, "Kızım sol kulağım fena halde çınlıyor ya... Biri beni kötü anıyor galiba," diyerek elinin avuç içini kulağının üzerine kapayıp, normalden daha uzun süren çınlamanın geçmesi için birkaç küçük dokunuş yaparak, çınlamayı geçirmek için hamlede bulundu.

"O dengesiz kocan anıyordur, ondan başka kim olacak, seni kilitlediği odada göremeyince eşek gibi anırıp, yeri göğü inletiyordur. Allah'ım hala inanamıyorum, seni resmen küçük çocuk cezalandırır gibi odaya kilitlemiş dengesiz adam... Gerçi niye şaşırıyorsam, ondan beklenen hareketler bunlar, "dedi.

Mira, kollarını göğsünün altında birleştirip, aklına gelen adam sayesinde yüzünü ekşiterek, koltuğuna doğru geriye yaslanmıştı.

Cemre, Mira'nın konuşmalarından daha fazla galeyana gelmişti. Toprak'ın onu odaya kilitlemesinin ardından, buna dayanamayan Cemre, aklına gelen en uç noktadaki fikre sarılıp, çarşafları birbirine bağlayarak, odanın camdan aşağıya sarkıtmıştı. Yaşadığı sinir hali gözünü o kadar döndürmüştü ki, ikinci kattan aşağıya düşüp başına bir şey gelme ihtimalini aklına bile getirmeden, sarkıttığı çarşaflar sayesinde kolaylıkla kendini bahçede bulmuştu. Korumaları atlatması ise hiç öyle sandığı kadar zor olmamıştı. Bahçe duvarını da aştıktan sonra soluğu Mira'nın yanında almıştı. O kadar sinirlenmişti ki öfke ile ağzına geleni söyleyerek, başından sonuna biraz da abartarak Mira'ya anlatmıştı. Hali hazırda Mira da hemen başlamıştı Toprak'a yüklenmeye... Cemre, başta ne kadar sinirli olsa ve öfke ile hareket edip evden kaçmış olsa da şu an için yaptığının pek doğru olduğundan da emin değildi. Ama ne var ki şu an bunu Mira'ya anlatacak durumda değildi. Çünkü daha az önce esip gürleyen kendisiyken şimdi "Acaba fazla mı ileri mi gittim?" diyemezdi.

İşte sırf bu yüzden Cemre, "Aynen, sınırını çoktan aştı canım, ama ben böyle bir şeye pabuç bırakır mıyım hiç?" demişti.

İyi de bu gidişin bir de dönüşü olacaktı. Sende pabuç bol bırakaydın iyiydi ya neyse, şimdi Mira'nın yanında oluşturduğu havasını yok etmesine gerek yoktu. Bol keseden sallayıp, atmaya, kuru cesarete devam edecekti, sonuna kadar, sonuçta şu an Toprak burada değildi.

"Tabi daha tanımıyor seni," dedi, bilmiş bilmiş konuşuyordu Mira.

Bilseydi acaba Cemre'nin içinde yavaş yavaş oluşmaya başlamış korkuları böyle konuşur muydu acaba?

"Zamanla tanıyacak, bir şeyi istediğimde sınır tanımadığımı öğrenecek."

Cidden boyundan büyük konuşmaya başlamıştı. Bu laflar bir beden büyük kızım senin diline. Tamam, bir sinir ile o çarşafları bağlayıp kendini camdan sallandırırken hedefe kitlenip sonunda olacakları düşünmemişti. Gerçi şimdiden bir yerleri yusuf yusuf diye inlemeye başlamış olabilirdi.

"Aman neyse canım ben alırım onun gönlünü, kıyamaz orijinal kütüğüm bana, alırım ben onun sinirlerini," diye iç geçirirken içten içe planlarını hazırlamış ve çoktan kıkırdamaya başlamıştı.

"Kızım sen niye kıkırdıyorsun öyle," diyerek Cemre'nin tuhaf gülüşünün altından farklı manalar aramaya başlamıştı. Çünkü bu gülüş normal bir gülüş değildi. Mutlaka altında bir art niyet aranmalıydı. Sırf bu yüzden Mira, genç kızın üzerine gitmeye kararlıydı.

AŞKA CAN VEREN VASİYET*TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin