35.BÖLÜM(***Hain Plan***Kaçış***)

1.5K 85 0
                                    


Toprak ve Cemre, rüya gibi unutulmaz bir balayı yaşadılar... Bu pek de inandırıcı bir cümle olmasa da en azından balayları daha büyük bir kâbusa dönüşmemişti... Söz konusu Cemre ve Toprak olunca yaşananların rüya olması imkânsız, unutulmaz olması hayatın en büyük gerçeği haline dönüşüyordu... Onların tanışmaları, yaşadıkları, aşkları gibi balayları da tamamen kalıpların dışında, sıra dışı olmuştu... Küçük bir kasabada, ömürlerinin yoldaşı olma yolunda gerçek ve en sağlam adımları atarken, ömür tomurcuğu olup hayatlarında açtılar birbirlerinin... Gerçek anlamda bir evliliğin, birbirine sahip olmanın, sahip çıkmanın ne demek olduğunu tattıkları, bin bir yıldızın altında birbirlerine olan teslimiyetleri ile gerçekten karı koca olduklarını vücutlarında, nefislerinde, yüreklerinde, tutkunun esiri olarak hissederken, birbirlerine ait olmanın muhteşem tadını tadarken hazzın ve zevkin doruklarına ulaşarak vardılar.

Ömürlerinin daha da hızlı akmaya başladığı o geceden sonra, Toprak ve Cemre ertesi sabah bambaşka bir güne, bambaşka bir dünyaya göz açtılar. O günü takip eden günlerin ardından önce Gölcük'ün büyüleyen atmosferinde kaybolup gittiler. Ardından Abant'a Toprak'ın tüm at fobisine rağmen fayton gezisini zar zor da olsun tamamladılar. Cemre'nin ısrarları ve geçtiği dalgalar sayesinde kendini faytonda bulan Toprak, faytondan inene kadar ecel terleri dökerken, Cemre'nin içi mutluluktan coşmaya başlamıştı. Abant'ta fayton gezisi her ne kadar Toprak için zor geçmiş olsa da en güzel anlarına bir anı daha eklemişlerdi.

Tabi ki didişmeler, sataşmalar, oyunlar, kavgalar ve bir düzine yanlış anlama ile atılan tripler eşliğinde aşklarını uyumsuzluklarla ve zıtlaşmalar ile yaşayan hırçın güzel Cemre ve Toprak için balayının ardından geri dönülen yer İstanbul oldu...

Bir Ay Sonra

"Ben o iş görüşmesine gideceğim Toprak, bunu anlasan iyi edersin." Gözlerini fal taşı gibi açmış adama korkusuzca bakarken bunun olacağının kesinliğini kanıtlar gibiydi.

"Hayır, gitmeyeceksin, izin vermiyorum." Ooo kızım Toprak altta kalır mıydı? Onun ses tonu onun tabiri ile cevabını hiç geciktirmeden yapıştırmıştı yüzüne karşı...

"Senden izin istediğimi hiç mi hiç hatırlamıyorum doğrusu..." Kaşlarını yukarıya kaldırırken yavaş yavaş eller kollar da hareketlenmeye başlamıştı. Cemre delirmek üzereydi, bu adam yaptığı konuşmalar ve kullandığı sözler ile onun giderek sinirlerini bozuyordu.

"Cemre, beni delirtme, hep o Mira cadısının başının altından çıkıyor bunlar değil mi? Bir göreyim onu, onun saçlarını tel tel sökmezsem bana da Toprak demesinler." Toprak, gözünün önüne Mira'yı getirmiş, saçlarını tel tel söktüğünü hayal eder gibi parmakları ile tavuk yoluyormuş gibi canlandırma yapmıştı. Bunu gerçekten yapacağı blöfüne onu inandırmaya çalışıyordu.

"Mira ile ne alakası var ya, ben zaten iş arıyordum biliyorsun, bana uygun pozisyon açılınca kız geldi bana söyledi. Ne var bunda?" Bak bak bak ne de normal bir şeymiş gibi konuşuyordu. Oh gün boyu Toprak'tan daha çok görecekti Cemre'yi bayan süpürgeli cadı ve akşama kadar adam ile ilgili olmayan teoriler üretip beyin yıkayacaktı maydanoz kılıklı kız, acaba Toprak böyle bir şeye izin verir miydi? Zaten köpek gibi özlüyordu hırçın güzelini, çoğu zaman işleri evden yönetiyordu ona olan özlemini dindiremediğinden ama nerede onun huysuz hatununda bunu anlayacak yürek...

"Tamam, iş mi istiyorsun sen? Gel bizim şirkette çalış, hem gözümün önünde olursun, hem de..."

"Allah'ım sabır ver bana ya, Toprak ben ne anlarım otomotivden, parçadan purçadan..."

"Bak ne kadar da güzel anlıyorsun, adını söylesen yeter hayatım. Hem anlamana da gerek yok aslında, maksat çalışmak değil mi? Oyalanacağın bir iş bulurum ben sana?" Of dilinin ayarı yok bu adamın ya, Toprak bunu dememeliydi işte, bu denir miydi ya? Resmen kaşınıyordu resmen...

AŞKA CAN VEREN VASİYET*TAMAMLANDI*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin