Çiğdem rahatlayarak poposunu bacaklarının üzerine bıraktı. Sonra, hiç utanmadan tüm çıplaklığıyla odada gezinen Alex 'in mükemmel vücudunu süzmeye başladı. Alex de dün gece yere attığı tişörtünü alarak banyoya gitti. Çiğdem de yataktan kalkıp onun peşine takıldı. Kapıdan çıkmadan önce "Selen uyuma! Kalk! Dersin var biliyorum. Beraber okula gitmemiz lazım!" diye seslendi. Selen'in homurdanmasını duyduktan sonra banyoya gitti.

Alex artık kullanmaya alıştığı duşun altına kafasını sokmuş saçlarını ıslatıyordu. Çiğdem gülerek ona bakarken "Şu an kafasını musluğun altına tutan papağan videosundaki papağana benziyorsun. Yüzünü yıkasan yetmiyor muydu?" diye sordu. Alex suyu kapattıktan sonra kenardaki havluyu alıp saçlarını üstünkörü kurularken "Bunu yapmak daha iyiymiş bunu keşfettim. Sizin bu duşlar bu iş için çok müsait," dedi. Çiğdem'le birbirlerine gülümsedikten sonra Çiğdem de gidip elini yüzünü yıkadı lavaboda. Başını lavabodan kaldırdığında Alex hala aynadan Çiğdem'e bakıyordu.

"Gittim diye korktun mu?" Alex ne kadar bunu sormaması gerektiğini bilse de kendine mani olamamıştı. Hâlbuki daha dün gece uyumadan önce kendi kendine yemin etmişti Çiğdem'e bir daha hiçbir zaman flörtöz cümleler kurmayacağım, ona öyle hissettirecek şeyler söylemeyeceğim diye.

Fakat Çiğdem bu sefer surat falan büzmeden açık açık "Biraz korktum sanırım. Farkında olmadan sana alışmışım. Sırf ben değil ki, baksana, Selen de, Naira da çok alıştı sana. Sensiz çok sıkılacağız," diye mırıldandı.

Alex'in gülümsemesi suratında büyüdü. "Selen gibi arkadaşınız olduğu sürece hiç sıkılmazsınız bence, çok komik bir kız. Onun bir kopyasını giderken yanımda götürebilsem çok iyi olurdu. Bizim çocuklarla çok eğlenirdik."

Çiğdem Alex'e dönüp lavaboya yaslandı. "Artık klonlama yapılıyor biliyor musun? Sanırım bundan hiç bahsetmemiştik sana. Hayvanları falan klonluyorlar."

"Klonlamak?"

"Bir kopyasını yapıyorlar işte. Aynısı. Tüm genleriyle hücreleriyle birlikte. Canlı bir varlıktan onun tıpatıp aynısını yaratıyorlar. Tıpkı bir ikiz gibi."

"Oha! Şaka yapıyorsun! Tanrının işine mi karışıyorsunuz?"

"Ben değil. Bilim adamları karışıyor. Tabii ki de yasal bir şey değil. İnsan klonlanmıyor henüz. Ama yapılabileceğini söylüyorlar. Hastalıklar açısından iyi bir şey aslında sanırım. Ben de çok bilmiyorum."

Alex hayretle başını salladı. Bu klonlama işini düşünmek bile ona imkânsız geliyordu. "Bu benim buraya gelmemden de tuhaf sanırım," diye mırıldandı Çiğdem'in arkasından banyodan çıkarken. Çiğdem istikametini tekrar mutfağa yönlendirdiğinde omlet yapmaya karar verdi. Naira'nın sabah dersi yoktu ama birazdan o da uyanırdı. Bu sabah hep beraber güzel bir kahvaltı edebilirlerdi.

"Ee peki sadece Selen mi? Bizi götürmez miydin?" diye sordu Çiğdem manidar bir ses tonuyla buzdolabını açarken. Alex de kendine bir bardak su dolduruyordu. Çiğdem'in sorusuyla suratında yamuk bir gülümseme oluştu tekrar. "Götürürdüm tabii. Ama seni bizim erkeklerin arasına atmazdım tabii. Kendime saklardım."

"Hep bir sarayda yaşamak nasıl olur diye merak etmişimdir. Okulun birinci senesinde bir oyunda Kösem Sultan'ı canlandırmıştım. Müthiş bir roldü. O role bürünmek bile büyüleyiciydi."

"Şu genç yaşta ölen kimdi o... Sultan Ahmet'in eşi miydi?"

"Evet o. Saray hayatından biraz bahsetsene. Sizin kadınlar neler yapıyorlar?"

Çiğdem omlet hazırlarken Alex ona kadınların günlük rutinlerinden genelde neler yaptıklarından bahsetti. Çiğdem'e fazla rahat bir hayat gibi gelmişti. Ne kadar Alex onların boş durmadıklarını, gerçekten çok çalıştıklarını söylese de Çiğdem bugünkü kadınların hayatıyla kıyasladığında fazla sakin sessiz olduğunu düşünüyordu. Öyle bir hayatta kendisi çok sıkılırdı.

FIRLAMA PRENS (1)Where stories live. Discover now