10. Bölüm (Part 1)

6.3K 526 49
  • Αφιερωμένο στον/ην Edaa1302
                                    

"Hadi ama! Kesinlikle bir bar maceran olması lazım. İngiliz kızları çok iyiler. Keşke Türkler de o kadar iddialı olsalar."

Alex ne kadar gülüyor görünse de, ne cevap vereceği konusunda tedirgindi. Ve bütün gecedir aynı duyguyu hissediyor olmaktan çok yorulmuştu. Bu kesinlikle ama kesinlikle çok kötü bir fikirdi. Kerim sorduğunda daha baştan kabul etmemeliydi. Bilmediği, tanımadığı bir grup erkek arasında kalmıştı. Tanışıp kaynaşabilmek adına haklı olarak sürekli soru sorup duruyorlardı. Ve sordukları sorular kesinlikle kızlarla çalıştıkları yerden gelmiyordu. Yani kızlar Alex'e İngiltere'de sahte bir geçmiş yazarken, onun üniversite yurdunda, kızların binasındaki partiye gidip geceyi orada dev fıçılardan amuda kalkarak bira içip içmediği konusuna değinmemişlerdi.

Bir de "Böyle şeyler daha çok Amerika'da oluyor ama eminim sizin de üniversiteyle ilgili bir sürü çılgınlıklarınız olmuştur, kaçamak yapılan beş altı günlük Avrupa seyahatleri falan," diye eklemişti üzerine bir tanesi.

Beş altı günde nasıl Avrupa'yı gezmelerini bekliyorlardı acaba? Hem de atla!!!

"Ben hala ne zaman gitsem o Londra metrosunu çözemiyorum. Onu ezberlemeyi nasıl başarıyorsunuz? Çok karışık bir sistemi var," diye şikâyet etti Engin. Onunla da diğerleri gibi bu akşam tanışmıştı. Kerim'in söylediğine göre çok iyi bir görüntü yönetmeniydi kendisi. Ve Alex, o görüntü yönetmeni denen şeyin ne işe yaradığını ancak bu hafta içi her gün gittiği dizi çekimleri sayesinde öğrenebilmişti. İlk kez çekim gördüğünde Çiğdem ortamdan üstünkörü bir bahsetmişti ama pek aklına yatmamıştı. Çünkü o zaman kullanılan cihazları ve aletleri bile bilmiyordu. Bu hafta ise işin tam ortasında olmak tam bir eziyet olmuştu. Cidden bir film ya da dizi çekmek zordu. Bunu görmüştü. Beş gün boyunca her gün aynı tempo ve yoğunlukta defalarca aynı sahneyi çekmek zorunda kaldıkları bile olmuştu. Yeni yeni Çiğdem'i anlıyordu.

"Sen geri zekâlının tekisin de ondan anlamıyorsun. Çocuk neredeyse orada doğmuş gibi bir şey. Çocukluğundan beri oradaymış. Tabii ki de tüm ulaşımı biliyordur," diyerek lafa karıştı Arda. Arda şu an bu grupta oturmakta olan en ünlü çocuktu. Alex'in konuk oyuncu olarak gittiği dizide başrol oynuyordu ve Alex onunla bu hafta tanışmıştı. Aynı zamanda Alex'in oyuncu koçuydu da. Yani şu an Kerim'den sonra en iyi tanıdığı kişiydi. Ve çocuk cidden inanılmaz bir oyuncuydu. Çok başarılıydı. Bu hafta beraber sadece bir sahne çekmişlerdi fakat haftaya, sonraki bölüm için daha çok sahneleri olacaktı. Hem de bol aksiyonlu olacaktı. Onunla kavga edip, bir güzel benzetecekti.

Metro denilen olayı hiç görmediğini söylese ne olurdu acaba? En azından Londra'dakini. Buradakine birkaç defa binmişti ve hoşuna gitmişti. Bir yerlere hızlı bir şekilde ulaşmak güzeldi. Gerçi metrodayken Selen "Prens William'ın ya da Harry'nin metro kullandığını sanmıyorum. Soylu insanlar metroya binmiyorlar diye biliyorum. Ama ünlülere buralarda rastladığım olmuştu. Kimse onlar için trafiği açmıyor, fakat prensler ve bakanlar için açıyorlar tabii," diye açıklamıştı Alex'e. Bu durum ilk duyduğunda Alex'e tuhaf gelmişti. Bir yerden bir yere bu kadar kısa sürede gitme gibi bir şans varsa, herkes bunu kullanmalıydı. Krallar bile! Şimdiki insanları anlamak cidden güçtü. Ellerindeki fırsatların değerini hiç bilmiyorlardı.

"Ee sonuç olarak en sevdiğin yer neresi Londra'da?" diye sordu Kerim. Alex bu soruya kendisini fazlaca kaptırarak "Sanırım Buckingham Sarayı, babam orayı annem için aldığında—" derken birden kendisine bakan gözler açılınca kendisi de gerçek dünyaya döndü.

'S*ktir! Lanet olsun, lanet olsun, lanet olsun! Ben onu sesli mi söyledim?!' diye bağırdı içinden. Herkes kilitlenmiş Alex'e bakarken, birden Engin ve Yalçın sandalyeden düşme evresinde olacak kadar kahkahalara boğulunca, Alex içinden ettiği küfürlerin sayısını iki katına çıkardı. Arda sırıtarak Alex'in viskisini önünden alırken "Tamam, sen uçmuşsun, sana daha fazla alkol yok," dedi. Alex hemen bir toparlama yöntemi düşünmeye başladı.

FIRLAMA PRENS (1)Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα