9.Bölüm / 1

255 11 0
                                    

Asude nin ağzından,
Bu son günlerde hayatım, fotokopi makinesine koyulmuş gibi hep birbirinin aynıydı. Damla yoğun bakımda, neredeyse 4 gündür yatıyordu. Değişen bir şey yoktu. Sadece Alara bu gün taburcu olmuştu o kadar. Başka bir gelişme ya da haber yoktu. Her gün gelen kokoş arkadaşlarım dışında her şey, dediğim gibi, fotokopi gibiydi. Havalı arkadaşlarımın biri geliyor diğeri gidiyordu. Herkes aynı şeyleri, sanki zorundalarmış gibi, tekrarlayıp gidiyorlardı.

"Duyunca çok üzüldük canım."

"Allah sabır versin. Gerçekten zor olmalı."

"Bir şeye ihtiyacın olursa çekinme, ara."

Hepsi aynıydı. Ama sonuçta, kimin zor gün dostu, kimin sahtekar olduğunu anlamam iyi oldu. Gelenler gelip, bunları tekrarlasa da, bunu düşünmüş olmaları güzel bir şeydi. Gelmeyenlerin halini düşenemiyordum bile. Bir kere olsun akıllarından geçtim mi diye de merak etmiyor değildim. Ama artık umrumda drğildi. Gözümde kimler dost, kimler sahtekar çoktan karar vermiştim zaten. Bu saatten sonra kimseye inanmazdım.

4 gün sonra gelene, sorumsuzun teki derdim. Ellerimi çarpraz yaparak oturduğum yerde derin bir nefes alıp verdim. Yoğun bakımın penceresinin dibindeki koltuklarda oturuyordum. Dümdüz karşıya aklımdan bunları geçiriyordum. Yapacak, oyalanacak, üzülecek- sevinecek hiç bir şey yoktu. Uzun, beyaz, dar ve sıkıcı koridor, sanki, insanı duygusuzlaştırmak için yapılmıştı.

Başarmışlardı da.

Hastane böyleydi işte. İnsanı öldükten sonra kemiklerine kadar yiyen, sömüren böcek gibiydiler. (Amacım burada mesleği aşığılamak değil. )

Koridorun ucunda, sağ taraftan dönüp, bana doğru yürümekte olan Volkan ı farkettim. Sahi? 4 gündür neredeydi? Neden bir kere bile olsun çıkıp gelmemişti? Sonuçta Damla o nun nişanlısıydı ve Volkan ın gelip kesinlikle Damla yla alakadar olması gerekiyordu. Hatta benden önce gelip burada, Damla nın yanında olması gerekirdi. Bunun da hesabını tabikide gelir gelmez soracaktım.

Yavaş ve ağır adımlarla yanıma geldi. Gelirken bir kere bile olsun yüzüme bakmadı. Ruh gibi gözüküyordu. Acaba o nu bu kadar üzen şey Damla mıydı? Yanıma kadar geldi ve yanımdaki koltuğa oturdu. O da benim gibi ellerini birleştirip ileriye bakmaya başladı. 2 ruhsuz insan gibi duygusuz duruyorduk.

Sessizliğini suçlu olmasına yorarak ben de sessizce, tek kelime etmeden oturmaya devam ettim. Aramızdaki sessizliği o bozdu.

"O nasıl?" cevabım gecikmeyecekti.

"Sence bunu sormak için biraz geç değil mi? "

"Biliyorum..." deyip sustu. Kafasını yere eğdi ve yanımdaki koltukta giderek küçüldü. Biraz sonra da konuşmaya devam etti. "Ben ne yapacağımı bilemedim... Panikledim..."

"Ne yapacaktın biliyor musun? " kendi cevabımı kendim verdim. "Kazayı duyar duymaz benden önce burada olmalıydın. Yanında destek o na olmalıydın."

"Yapamazdım." kafasını iki yana salladı.

"Bu kadar mı zordu yani? Aslında her şey senin yüzünden oldu! Eğer Damla nın yanında olsaydın o kaza olmayacaktı ve bebeğini düşürmeyecekti! Anlıyor musun?!"

Gözünden bir damla yaş süzüldü.
"Size yemin ediyorum, Damla yı bir daha asla bırakmayacağım..."

"Eğer bunu acıdığın için yapıyorsan sakın! Sakın deneme! Damla nın artık daha fazla üzülmesine izin vermeyeceğim."

"Hayır!" gözlerimin içine baktı ve ayağa kalktı. "Damla yı bırakmayacağım." dedi ve yanımdan neredeyse koşarak uzaklaştı. Ardından öylece bakakaldım. Damla yı bırakmaması iyi bir şeydi. En azından bu, bizim için kücük, Damla için büyük bir iyilik olurdu. Hayata daha da sıkı tutunabilirdi böylelikle...

Arkadaşlar merhaba! Öncelikle şunu belirteyim. Yeni bölüme geciktim çünkü okul hazırlığındaydım. (Burası kktc. Okullar geç acılıyor.) bunun için hsrkesten özür dilerim. Ve size özür maiyetinde 1 bölüm daha yayınlayacağım! Keyifli okumalar!
Ha bu arada! Bundan sonra medyalı!

Beyaz Yalan DevamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin