8.Bölüm / 8

402 17 1
                                    

(Ufak bir bölüm)

Asude nin ağzından,
Damla yoğun bakıma alınalı 2 gün oldu. Doktorlar iyileşeceğini, ama eskisi gibi günlük faaliyetlerini gerçekleştiremeyeceğini, yürürken yemek yerken konuşurken, bu davranışlarında aksaklık olacağını söylediler. İlk gün bunu duyduğumdan itibaren akşamları uyuyamıyordum. Damla nasıl kabullenir? Nasıl hayatına devam edebilir, bilmiyordum. Ama zor olacağı kesindi. O na her türlü desteği göstermeli ve hep yanında durmalıydım. O nu, bu nedenden dolayı alacağı darbelerden en az zararla çıkartmalıydım.

Bunu yapabilir miydim?

"Asude sıkma canını. Her şey düzelecek. Sen yeter ki güçlü ol. Güçlü ol ki, kızımız hemen iyileşsin. Sonra da düğünlerini yapalım." sol elini omzuma koyunca dalgın olduğum halden çıkıp, sol elimi Fikret in elinin üzerine koydum. Tamam anlamında başımı salladım.
"Ben şimdi gidiyorum. Şirkette ilgilenmem gereken şeyler var. Çıkmadan da bir Alara ya bakacağım. Görüşürüz."
"Görüşürüz." elini çekti ve yavaş adımlarla gözden kayboldu. Damla yoğun bakımda olduğu için yanına pek sık giremiyorduk. Dışarıdaki pencereden saatlerce Damla yı izliyorduk. Yanında refakatci kaldığımızda da misafir odalarında sabahlıyorduk. Bu daha ne kadar böyle sürer giderdi, bilemiyordum. Ama bildiğim tek bir şey vardı. O da, bizi zor günlerin beklediğiydi.

Nişantaşı nda telefonda Günay ın Damla hanım hastanede! deyişini, çıkarken kadınlara nasıl rest çektiğimi, arabada hastaneye doğru ilerlerken karnıma sancıların girdiğini ve içimin içimi yediğini, hastanede ameliyathane önünde saatlerce iyi haber bekleyişimi... Bunlarının hiçbirini unutamıyordum. Pencereden Damla ya bakarken aklımdan sürekli bu sahneler geçiyordu. O nu korumalıydım. Bunu da olsa yapabilmeliydim ama artık çok geçti.

Aklımdan bunları defalarca geçirirken Damla nın merdivenlerden nasıl düştüğü aklıma takıldı. Nasıl oldu da merdivenlerden bir çırpıda düşebilmişti. Damla her zaman için dikkatli ve pür dikkat birisiydi. Çocukluğundan beri bu özelliğiyle övünür dururdu.
Yoksa biri O nu kasıtlı olarak mı itmişti? Ya da Damla kendine bile bile mi bunu yapmıştı.
Evet evet. Yapabilirdi. Hamile yalanını devam ettireceğim diye binbir takla atmıştı ve karnının büyümediğinin anlaşılmaması için böyle bir yola başvurmuştu. Belki rolden düşecekti ama ufak bir hata sonucu kötü olan her şey başına gelmişti. En azından şimdilik en iyi gidişat kafamda böyle şekilleniyordu. Çünkü en mantıklı sahne böyleydi.

Kafamı sağıma çevirdim ve yere baktım. Kaşlarımı hafifçe çatarak düşünmeye devam ettim. Eğer Damla bebeği düsüreceğim yalanını uyduruyorsa mutlaka işin içinde başkaları da olmalıydı. Doktor. Doktor yalan söylemişti. Bebeğin olmadığını her halukarda, en ufak işlemde görürdü. Eğer Damla yalanını doktora söylememiş olsaydı, doktor bu yalana nasıl ortak olurdu?

Her şey kafamda gittikçe berraklaşıyordu. Sahneler kafamda yapboz gibi birbirini tamamlayarak, gerçek bir senaryoyu oluşturuyordu. Damla bizim o çok ciddi doktorla bir anlaşma yapmış olmalıydı ama zoraki bir anlaşma olmalıydı. Çünkü aile doktorumuz kadar işinde dürüst birisi yoktu.

Ah Damla ah! Bak şu yaptıklarına... Böyle olmak zorunda değildi...

Kendi kendime sesli bir şekilde söylenerek, ağzında maske, makineye bağlı yatmakta olan kızıma baktım. Ne kadar da mağsum görünüyordu. Dünyadan bir haber bir bebek gibi uyuyordu. Sanki gelişmesini tamamlamak istiyordu.

Sağ elimin tersiyle yanağıma süzülen yaşı silerken arkamdan bir ses duydum.

"Ah Asudecim! Neler olmuş neler de bize söylemiyorsun. Bizde sen bize öyle çıkışınca sinirlendin sandık ama bakıyorum da Damla yüzündenmiş! Çok geçmiş olsun canım benim!" yanıma yaklaştı. Sarılıp öperken bunları bir çırpıda söyleyivermişti. Ne kadındı ama... Kendi çıkarları için gözünü kırpmadan insanları harcayabilirdi.

"Evet canım. Biraz öyle oldu. Özür dilerim. Telaştan ne yapacağımı bilemedim. Kabak sizin başınıza patladı."

"Ah yok! Önemli değil. Hem,.. Arkadaşlar böyle günler içindir." elini omzuma koyarak sıvazladı ben de O na yapmacık bir şekilde gülümseyerek teşekkür ederim dedim.

Aylin, geldiğinden beri bir tuhaftı. Bir rahatsızlığı var gibi kıvranıyordu. Böyle davranarak ne yapmak istediğini hemen anladım. Kızlarla otururken de bir şey söylemek istediğinde böyle kıvranırdı.

"Ne istiyorsan sorabilirsin."

"Ben... Şey... Alara! Alara nın durumu nasıl? İyileşti mi? " ben Alara yı tamamen unutmuştum. 2 gün boyunca yoğun bakım penceresine sinmiş kalmış, düşüncelere dalıyordum. O nu unutmam normaldi.

Birden, nasıl olduğunu anlamadan Aylin e bir soru sordum. Soruyu ben değil de sanki bir başkası sormuştu.
"Sen Alara nın hastanede olduğunu nerden biliyorsun?" kafam bir milyondu. Vereceği cevabı duyamayabilirdim.

"Canım sanki bilmiyorsun. Medya diye bir şey bulmuş adamlar. Tabi kide haberlerden gördüm. Gazetelere falan çıkınca ciddi bir sorun olduğunu düşündüm."

"Yok. Hayır. Sorun yok. Alara iyi. Bu gün taburcu edilecek de... Acaba Damla da haberlere çıktı mı?"

"Üzgünüm ama evet. Herkes bebeğini düşürdüğünü ve yoğun bakımda olduğunu biliyor. Sanırım hastanede bir köstebek var. O söylemiştir. Yoksa nerden bu kadar detaylı haberleri olsun."

varan 1: Damla haberlere çıktığını öğrenince çok üzülecek.
Önlem 1: Damla nın böyle bir haberden asla haberdar olmamalı.
Aslında köstebeğin hemen hemen kim olduğu aklımdan geçiyordu. Berrak.

"Sence... Berrak olabilir mi?"

"Tabi ya! Berrak yılan gibidir. Her şey beklenir ondan. İnan, Alara yı da O nun söylediğinden eminim." dedi gözlerini kısarak. Doğru söylüyor olabilirdi. Olabilir anlamında başımı salladım.

"Ay neyse canım. Boşver. Takma kafana. Haber bu. Tarihi geçince kimse yüzüne bakmaz. Hadi ben kaçtım. Bir de Alara ya görüneyim."
O an kendime inanamıyordum. Söylediklerimi sanki ben dğil de başka biri söylüyordu.

"Hayır olmaz.!"

"Neden?"

"Olmaz çünkü... Alara uyuyor! Yani... Bu vakitlerde hep uyur."

"Tamam öyleyse. Ben daha sonra yine uğrarım. Bir şeye ihtiyacın olursa hemen ara."

"Tamam. Teşekkür ederim." içime kötü kötü şeyler doğuyordu. Bu kadını neden engellemiştim bilemiyordum...
Ama ne demişler? Her şeyde bir hayır... Arkamda duran pencereye önümü dönerek bir müddet daha Damla yı izledim. Ellerimi birbirine kavuşturarak gözlerimi kıstım.

Alara nın yanına gitmeyeli neredeyse 2 gün oluyordu ama ben hala gitmiyordum. Bu gün ne olursa olsun Alara yı görmeliydim. Hem gitmediğim 2 günü telafi eder, hemde bir durumunu yoklardım. Her şeyden emin olup Damla nın yanına geri dönerdim.

İçim içime sığmıyordu. Kötü şey ler hissediyordum. Aylin i yollamamıstım. Bunu yapamamıştım. Çünkü Alara nın tekrar haber olmasını istemiyordum. Yaslandığım camdan doğrularak, elimin istifini hiç bozmadan Alara nın odasına doğru yürümeye başladım. İçimde ki kötü hisleri gidermenin tek yolu, bu gibi gözüküyordu...

935 kelime.

Beyaz Yalan DevamWhere stories live. Discover now