7.Bölüm / 10

2.3K 24 0
                                    

Melek'in ağzından,
Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Başucumda, yerde çok fazla çiçek duruyordu. Kolumda serum, parmağımda benim sonuçlarımı gösteren makineye bağlı aparat, ağzımda oksijen almamı sağlayan maske... Burada kaç gündür uyuduğumu bilmiyordum ama uzun olmalıydı. Heryerim tutuk gibiydi. Hareket etmek zor oluyordu.
Gözlerimi biraz daha aralayınca tam donanımlı bir hastanede olduğumu farkettim. İyi de. Benim burada ne işim olurdu? Devlet hastanesinde, başka hastalarla birlikte olmalıydım. Olmalı mıydım? Şöyle bir odaya göz gezdirdiğimde buranın devlet hastanesi olmadığını anladım. Yoksa ben... Buna inanamıyordum. Hala Alara olmadığım anlaşılmadı mı? Ama nasıl? Kan, vücut değerli Alara'nınkiyle aynı olmalıydı.
Bu bir mucizeydi. Alara'yla benzerliğimiz yetmezmiş gibi şimdide kan grubumuz bile aynı çıkmıştı. Bu Alara'dan kurtulmamı zorlaştıracaktı.
Yardım çağırmaya yeltendim. Ama konuşamadım. Çenemi oynatabiliyordum ama sesim çıkmıyordu. Ne yaptıysam işe yaramadı. En sonunda yataktan kalkmaya karar verdim. Önce sırtımı doğrulttum. Sırtımı doğrulturken karın kısmımda bir ağrı hissettim. Hastane önlüğünü sıyırıp karnıma baktım. Kocaman bir yara izi vardı ama yara çoktan kapanmıştı. Yaklaşık 35 dikiş vardı. Demekki ciddi anlamda bir kaza geçirmiştim. Karnımı örtüp makinenin sesini dinlemeye çalıştım. Kesintisiz olarak kalbimin sesini makineden duyabiliyordum. Ben... Ben yoğun bakımdaydım... Nasıl oldu da uyanabilmiştim?

Bunları düşünürken acıktığımı hissettim. Kimsede gelip geçmiyordu. Saat çok geç olmalıydı. Acaba dışarıda birileri beni bekliyor muydu? Sırtımı tekrar doğrulttum ve yüzümdeki maskeyi, parmağımdaki aparatı çıkardım. Makine ben ölmüşüm gibi, kesintisiz olarak bağırmaya başladı. Hemen makinenin fişini çektim. Serumun kelebeğini değilde, bagdaştığı yeri kopardım. Yavaşça ayağa kalktım. Aşağıya inip birşeyler yemeliydim yoksa açlıktan ölebilirdim.

Ayağa kalktıktan sonra, dolaba doğru yöneldim. Dolaptan bir ceket ve hastane ayakkabılarından aldım, giydim. Kapıya yöneldim. Kapının kendiliğinden açılmasıyla korktum. Ufak şokun ardından kapıdan dışarıya çıktım. Kimsecikler yoktu. Önce koridorun sol tarafına ilerledim. Danışmada kimse yoktu. Danışma masasındaki ufak saate baktığımda saatin hemen hemen üç olduğunu farkettim.
Bu sefer koridorun sağ tarafına doğru ilerledim. Nereye gittiğimi bilmeden oradan oraya yürüdüm. Biraz odamdan uzaklaştıktan sonra dinlenme odalarına baktım. Belki bir tanıdık görürdüm. Bütün odalara teker tker baktıktan sonra, son olarak bir odaya daha girdim. Karşımda ki yatakta uyuyan Demir'i görünce şaşırdım. Acaba hala beni Alara mı zannediyorlardı? Bunları düşünmeye vaktim olcaktı. Ama şu anki açlıkla düşünemiyordum. Buralarda bir yerde kafeterya olmalıydı. Şimdi sıra para bulmaktaydı. Belki demirin cüzdanında vardı ama cüzdan, büyük ihtimalle demirin cebindeydi.

Yavaşça Demir'e yaklaştım. Elimi ceketinin altına, iç cebine soktum ve ilk aramamda cüzdanına ulaştım. Çıkardım ve içini açtım. 100 liradan başka düşük para yoktu. Normaldi. Demir, bizim şirketin ortağıydı. (Bizim derken, Alara'nın) Bir yüzlük aldım ve dışarıya çıktım. Kapıyı yavaşca arkamdan kapattım. Şimdi kafeteryayı bulmalıydım. Sağ koridoru takip ederek merdivenleri buldum ve aşağıya inerek (1. kata) kafeteryayı buldum. İçeriye girerek tost satılan yere doğru ilerledim. Konuşmayı denedim ama yapamadım tabi.
"Söyle kızım." dedi yaşlı adam. Başımı olumsuz anlamda salladım. Konuşamadığımı anlayınca "Aç mısın? Tost ister misin?" diye sordu. Evet anlamında başımı salladım. Yaşlı adam yanımdan uzaklaşarak tostu yapmaya koyuldu. Biraz bekledikten sonra tostumu getirdi ve bana uzattı. Bende parayı uzattım. "Gerek yok. Benden olsun." dedi. Israrla elimdeki parayı uzatmaya devam ettim. "İstesende olmaz kızım. Bende o kadar bozukluk yok."
Elimle sana bunu sonra ödeyeceğimi anlatmaya çalıştım. Beni anlamasına şaşırdım. "Tamam. Tamam. İstediğin zaman gel öde." dedi gülümseyerek. Elimdeki parayı ceketin cebine koyarken yaşlı adama gülümsedim. Tepsiyi aldım ve sandalye değilde, koltuk olan bölüme gittim. İştahla tostu yedim ve duvar dibine yaslanmış koltuklardan birine kıvrıldım. Aşırı derecede uykum vardı. Gözlerimi tutmaya çabalasamda bu mümkün olmadı.

Beyaz Yalan DevamNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ