♠ 6 ♠

15.7K 875 875
                                    

Hogwarts'ın büyük ve boş koridorlarından olabildiğince sessiz ilerlemeye çalışıyorduk. Okul o kadar sessizdi ki yere çarpan her ayak sesini ve kalbimin gümbürtüsünü duyabiliyordum. İçime aldığım derin nefeslerin hepsi, sanki bir mikrofona veriyormuşum gibi sesli bir şekilde dışarı çıkıyordu.

"Çok ses çıkarıyorsun." dedi Draco bana bir kere bile dönmeden hala dikkatle kulede ilerlerken.

"Hiçbir şey yapmıyorum!"

"Nefes seslerin yetiyor." dediğinde, sesi benimkinin aksine çok daha sakindi.

"Ölmemi falan istiyorsun sanırım?" dedim bende onunla aynı şekilde inatlaşarak. Susup ilerlemeye devam etti. Sonunda kalenin kapısına ulaştığımızda, beni kendine doğru çekti ve neredeyse bedenlerimizi birleştirdi. Elini kapının koluna yerleştirdi. Gözlerini tekrar ıssız koridorda gezdirdi. Ardından derin bir nefes aldı ve kapının koluna asıldı.

Kapı, daha önce bu kadar gürültülü olduğunu fark etmediğim bir şekilde açılırken, birazdan bütün öğretmenlerin başımıza toplanacağını düşünüyordum. Draco'da aynı düşüncede olmalıydı ki, kapıyı açtıktan sonra bir kaç saniye durmuş ve sesin tamamen kesilmesini beklemişti. Okulun koridorlarından son bir kez yankılanan ses kulaklarımıza ulaştığında, Draco'da bende tuttuğumuz nefeslerimizi verebilmiştik.

Elimi elinin arasına aldıktan sonra sıkıca tuttu. Bir kere bile bana bir şey demeden hatta bakmadan beni çekiştirmeye başladığında, anlık yaşadığım şokun etkisinden çıkmaya çalışıyordum. Benim stresten terlemiş ve üşümüş olan ellerime karşın; onun elleri son derece kuru ve sıcaktı. Ellerimden tüm vücuduma akın eden sıcaklığın, sadece ellerinde ötürü olmuş olmasını diliyordum.

"Belki de Harry'nin pelerinini almalıydık."

"Birine görünürdün. O koridorlar doludur."

"Saat gecenin üçü!" dedim neredeyse ağlar bir şekilde. Normal şartlar altında, bu saatlerde gözümden uyku damlaması gerekirdi. Ama işin içindeki aksiyon ve adrenalinden olsa gerek, bir gram uykum yoktu. Şu anda uykum olmasını geçin, yatakhaneye döndüğüm zamanda uyuyabileceğimi sanmıyordum. Aslına bakarsanız, her bir adımda Yasak Orman'a biraz daha yaklaşırken, sıcacık yatağıma kavuşabileceğimden bile şüpheliydim.

"Bu işi hiç kabul etmemliydim." diye yakındım Draco'nun adımlarına ayak uydurmaya çalışırken. Eğilerek ve habire etrafa bakarak ilerliyordu. Çıkacak herhangi bir tehdit için hazırdı. Bir elinde asası olduğunu yeni fark ediyordum. Aslına bakarsanız, asamı şu ana kadar çıkarmamış olmam bile kocaman bir hataydı.

"Aradığımız şeyin neye benzediğini biliyorsun, değil mi?" dedi Draco sonunda Hagrid'in de kulübesini geçtiğimizde. Şu anda çok daha rahat görünüyordu ve sesini biraz daha yükseltmişti.

"Evet." dedim sessizce. Hala daha demin yaşadığım gerilimden ötürü kendime gelebilmiş sayılmazdım.

Suratımın halini gördükten sonra suratına bir gülümseme yerleşti. Küçük bir adım atıp bana iyice yaklaştıktan sonra dudaklarından kaçan bir kıkırtıya engel olamamıştı. Bir elini belime doladı ve suratımı göğsüne yaslamamı sağladı. "Sakin ol, tamam bir şey yok." diye fısıldadı saçlarımın üzerinden kulağıma.

Kokusu burnuma dolarken, kalp atışlarımın yavaş yavaş eskisi gibi olduğunu hissedebiliyordum. Okulda hissettiğim gerilimden ötürü hızlanan kalp atışlarım, Draco'nun kokusu ile kendine bir çeki düzen verebilmişti. Bununla övünmemin ise ne kadar iyi olduğu konusunda maalesef tereddütlüydüm.

Bir eli belimde hala sakinleşmem için dolaşırken, iki elimi yavaşça ittirmek amacıyla göğsüne yerleştirdim.

Ama kafamı kaldırır kaldırmaz burun buruna gelmemiz, sıçramama ve geriye doğru düşmeme neden olmuştu. Sırt üstü yeri boylamam üzerine, kolu hala belimde sarılı olan Draco'da, benim sakarlığımın payını almıştı. Kocaman vücudu, vücudumun üstünde öylece dururken, bana kızacağını, ağzıma sıçacağını falan düşünüyordum. Ama hızlı hızlı inip kalkan göğsü, sanırım güldüğüne işaretti.

'till the end // dramioneOn viuen les histories. Descobreix ara