♠ 9 ♠

13.9K 869 469
                                    

Sabah, Ginny beni omuzlarımdan tutup sarsarak uyandırdığında gözlerimden uyku akıyordu. Yatağa gireli daha anca bir kaç saat olmuşken, tekrar kalkmak gerçekten insanın kanına dokunuyordu.

Dün gece, beynimi dinlememiş ilk kez kalbimle karar vermiş ve onun yanında kalmıştım. Sohbet etmiş, gülmüş ve eğlenmiştik. Beni kuleye bırakmayı teklif ettiğinde neredeyse güneşin doğuşunu görmüştük. Yatağa girdiğimde saatin altı civarı olduğunu hatırlıyordum. Şu anda ise tahminen sekize geliyordu ve bu benim için ölüm demekti. İki saatlik bir uykuyla tüm günü nasıl geçireceğime dair bir fikrim yoktu.

"Hadisene kızım!" dedi Ginny tekrar omuzlarımdan sarsarak. İnildeyerek hiç yapmayacağım bir hareketi yaptım ve yorganı başıma çektim. "Hermione!" diye bağırdı bir kez daha. "Bu gün senin neyin var?"

"Dün uyuyamadım." diye bir yalan söyledim. Yemesini umut ediyordum. Bir kaç saniye ses gelmedi. Ardından ise üzerime bir darbe indi. Yastık olduğunu tahmin ediyordum ama büyük bir dikişle kapalı olan yaramın üzerine denk geldiğinde sanki bir tuğlayla vurulmuş gibiydi. Belki daha da büyük bir eşya. Ellerim refleks olarak hızla karnıma giderken gözlerim de açılmıştı.

Ginny, kaşlarını çatıp elindeki yastığa biraz daha sıkı bir şekilde sarıldıktan sonra beni ve karnıma sıkıca tuttuğum ellerimi izlemeye başladı. Ellerime sıcak bir sıvının bulaştığını hissettiğimde, neredeyse sinir bozukluğundan ve acıdan ağlamak üzereydim.

Suratında ki kızgınlık silinmiş, yerini şaşkınlığa bırakmış olan Ginny, aynı zamanda da korkmuş görünüyordu. "Herm," dedi yatağıma doğru bir adım atarak. "İyi misin?"

"İyiyim." diye mırıldandım onu geçiştirmek için. Ama anlımda oluşmaya başlayan terleri hissedebiliyordum. Canım gerçekten yanıyordu ve öyle büyük bir yarayı arkadaşlarımdan saklı tutmaya çalışmam da çok büyük bir hataydı. "Sadece biraz uyumalıyım. Git sen. İlk derse girmeyeceğim." dedim zorlukla.

En sonunda ikna olmuş bir şekilde yastığını yatağına bıraktı ve arkasına baka baka yatakhaneden çıktı. Yatakhanenin boş olduğuna karar verdiğimde üzerimde gittikçe ağırlaşan yorgandan kurtulmuş ve kana bulanmış tişörtümü yukarıya kaldırmıştım. Beyaz sargı tamamen kırmızıya bulanmış halde parlarken ağzımdan acı dolu bir inildeme dökülmüştü.

Yataktan zorlukla kalktıktan sonra önce yatakhaneden, ardından ise kuleden çıktım ve Hogwarts'ın ders yüzünden boş koridorlarında yürümeye başladım. Tek çarem Draco'ydu ama onun da şu anda büyük bir ihtimalle derste olması, canımın biraz daha artmasına neden olmuştu. Kanama hala durmamış devam ederken, zorlukla yürüyor ve içime derin derin nefesler çekiyordum. Sonunda ayağımın birbirine dolanması ile birlikte yeri boyladığımda, acıdan inlemiş ve olduğum yerde yatmaya devam etmiştim.

Elbet biri beni bulurdu ya da kan kaybından ölürdüm işte. İçime derin derin nefesler alırken aynı zamanda yaraya bastırıyordum kanamanın durması için. Bu hareket ise acımın biraz daha artmasına neden oluyordu.

Kalkmaya ve yürümeye gram gücüm kalmamıştı. Olduğum yerde öylece yatmaya devam ederken, gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum ama bu geçen her saniye biraz daha zorlaşıyordu. Sonunda kendimle savaşmayı bırakıp rahatladığımda, karanlık çoktan beni ele geçirmişti bile.

*

Saçlarımda dolaşan bir el üzerine gözlerim yavaşça aralanırken, gözlerim önce ışığı gördü. Ardından ise görüşüm netleşti. Draco, yanımda oturuyor ve dikkatle bana bakarak saçlarımı okşuyordu. Son derece endişelenmiş ve korkmuş görünüyordu. Derin bir nefes aldı.

"Korkuttun beni." diye mırıldandı. Bir eli hala saçlarımda geziniyordu. Gözlerimi ondan ayırdıktan sonra bulunduğum ortamda gezdirdim. Hastane kanadı değildi. Yeşil, gri-siyah renklerle bezeli odaya bakarken, Slytherin'in zindanlarında olduğumu anlamam biraz zor oldu.

'till the end // dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin