♠ 7 ♠

13.7K 857 710
                                    

Karnımda hissettiğim derin sızı, gözlerimin dolmasına ve bir kaç saniye boyunca nefesimin kesilmesine yol açmıştı. Kılıç, derin bir şekilde yara vermemişti ama karnımı yarmıştı ve oluk oluk akan kan, beni korkutmaya yetmişti. Bana saldıran at adam, hırlayıp tekrar kılıcını kaldırdığında, ayakta duramamış yere devrilmiştim. Draco, hızla arkasını dönüp beni ve hemen üzerimde şahlanmış at adamı görünce, en ufak bir acıma göstermeden kadavra laneti ile atın geriye doğru uçmasını sağlamıştı. Bu hareketten sonra hala sağlam olan diğer bir kaç at adam, bize karşı bir şansları olmadığına karşı kanaat getirmiş olmalıydı ki, oldukları yerde eşelenip ardından huzursa arkalarını dönüp gitmişlerdi.


Draco asasını hızla bırakıp yere oturduktan sonra beni kendine çekti ve tişörtün üzerinden bastırdığım yaraya daha iyi bakabilmek için tişörtün uçlarını sıyırıp yaraya baktı. Suratının buruştuğunu gördüğümde, içime hala derin derin nefesler alıyordum. 

Draco beni kucağına almak için bir hamlede bulunduğunda durdurdum. "Çiçekler?" dedim zorlukla. Sesim çatallı ve son derece zor çıkıyordu. 

"Kan kaybediyorsun, bilmem farkında mısın?" dedi şokla irileşmiş gözlerime bakarak. 

"Bana birinci sınıftaki Hermione'yi istediğini söylemiştin. O Hermione, asla işini yarıda bırakmazdı. Başına ne gelmiş olursa olsun." dedikten sonra içime tekrar derin bir nefes aldım. Her nefesimde hareket eden karnım, acı çekmeme neden oluyordu. "O çiçekleri al Malfoy, en azından yaralandığıma değsin." 

Draco emin olamıyormuş gibi uzunca bir süre beni süzdükten sonra, pes etmiş bir şekilde bacaklarına koyduğum kafamı narince yere bırakmış ve almak için at adamlarla çatışmaya girdiğimiz Lotus Çiçeklerini, asasıyla oluşturduğu bir kabın içine koymuştu. 

"Nefesini tut, Granger." dedikten sonra hızla üzerime doğru eğilmiş ve beni dizlerimden ve belimden kavrayıp hızla kaldırmıştı. Ani hareket ile karnımdan bedenime yayılan sancı, gözlerimi kör edebilecek nitelikteydi. Bir büyü ile çiçeğin kabının arkamızdan ama çok da uzakta olmadan uçarak geldiğini gördüm. Ellerim güçsüzce yaranın üzerinde duruyordu. 

"Ellerin yaranın üzerinde durmakla kalmasın, Granger. Bastır şuna!" 

Sesinden okunan endişe, ister istemez gülümsememe neden olurken, dediğini gerçekleştirmiş ve ellerimi sadece yaranın üzerinde tutmakla kalmamış, aynı zamanda bastırmaya başlamıştım. 

Beni nasıl oluyor da bu kadar rahat taşıdığını merak ederken, anlımdan akan her bir ter damlasını hissedebiliyordum. İçime çektiğim nefeslerin çok daha sıklaştığını hisseden Draco, gözlerini bana çeviriyor ve endişeli gözlerle biraz bana bakıyor, ardından ise boş yollara dikkatini vermeye devam ediyordu. 

"Uyanık kal, güzelim." dedi sesine biraz yumuşaklık katmaya çalışarak. Koridorda yürüdüğümüz her an, Draco'nun kucağında sallanıyordum ve bu benim uykumu getiriyordu. Draco bunu anlamışçasına bana sesleniyor ve gözlerimi kapamamam için elinden geleni yapıyordu. Ama kaybettiğim kan bunu zorlaştırıyordu.

Sonunda Pansy ve Blaise'in yanına ulaştığımızda, ikisininde önce sevinç çığlıkları attığını, ardından ise Pansy'nin acı dolu çığlığını duymuştum. 

Draco beni yavaşça yere yatırırken, kafamı tekrar bacaklarının üstüne koymuş ve saçlarımı terli anlımdan çekip gülümsemişti. Saçlarımı yavaş yavaş okşarken ben hala yaraya bastırıyor ve her nefesimde çektiğim acıyı görmezden gelmeye çalışıyordum. 

"Neler oldu?" dedi Pansy hızla yere eğilip tişörtü uçlarından tutup kaldırdıktan sonra. Yara hemen göğsümün altında başlıyor ve göbek deliğime kadar iniyordu. Şu ana kadar kan kaybından ölmediğim için şanslı bile sayılabilirdim aslına bakarsanız. 

'till the end // dramioneOnde histórias criam vida. Descubra agora