♠ 11 ♠

13.8K 801 1.2K
                                    

Gözlerimi açtığım zaman, uzun zamandır dinlenmediğim kadar dinlenmiş olduğumun farkına varmıştım.

İlk yattığımız pozisyondan farklı olarak, yan yatmıyordum. Sırt üstü yatıyordum ve Draco bana sarılmış durumda değildi. Hemen yanımda, dirseğini yastığa, kafasını eline yaslamış bir şekilde bana bakıyordu. Diğer eli ise saçlarımın hemen yanında, yastığın üzerinde duruyordu. Suratında herhangi bir mimik yoktu. Uyanıp onu yakalamış olmamdan rahatsızmış gibi de görünmüyordu. Kendinden son derece emin bir şekilde gözlerini kaçırmadan bana bakmaya devam ediyordu. Gözlerimiz birbirini bulduğunda, buraya yatmadan önce yaşadığımız şey geldi aklıma. Vücuduma bir akım yollanmışçasına yataktan kalktığımda, bu hareketime şaşırdığını fark edebilmiştim.

"İyi misin?" diye mırıldandı. Sesi fazla derindendi ve fazla boğuktu. Uyanlı çok olmamış olmalıydı.

"İyiyim." dedikten sonra sesim çatallı çıktığı için boğazımı temizledim. "Saat kaç?"

"Akşamı geçiyor." dedikten sonra tekrar eski konumuna döndü. Onu öptüğüme inanamıyordum. Aslında tam bir öpücük sayılmazdı, sadece dudaklarımız birbirine değmişti. Ama olay da buradaydı zaten! Dudaklarımız, birbirine değmişti! Aklıma akın eden görüntüler üzerine kızarmamak için büyük bir çaba sarf ediyordum. Anın büyüsüne kapılarak böyle bir hatayı nasıl yaptığım konusunda bir fikrim yoktu. Bu yanlıştı, bu çok yanlıştı. Onunla ben, yanlıştık.

Ellerimin titremesini durdurmak adına ellerimi bacaklarıma doğru bastırdım ve içime derin bir nefes aldım. Dikkatle her bir hareketimi izliyor gibiydi. Ona bakmaya çekiniyordum. Böyle bir hatanın çok büyük sonuçları olurdu. Üstüne üstlük birde yanına yatıp uyumuştum. Ron'la tartıştıktan sonra buraya gelip onu öpmem, Draco ile Ron'un kavga ettiğini öğrenir öğrenmez Ron yerine Draco'nun yanına gelmem de iğrenç bir şeydi. Her ne kadar Draco'nun karşılık vermediğini söyleselerde, kavga etmişlerdi işte! Her şeyi daha da berbat etmekte üzerime yoktu.

"Pişmansın." diye mırıldandı. "Beni öptüğün için pişmansın."

Gözlerimi sonunda gözlerine çevirecek küçük cesaret parçasını da kullandım. Mavi gözleri, benim de içimin soğumasına neden olurken, kalbimin hızlandığını hissedebiliyordum. Sessiz yatakhanede yankılanmasından korkuyordum. Ciğerlerimi kırarcasına atan kalbim, nefesimin de düzensizleşmesine sebep olmuştu. Verecek bir cevabım olmadığı için sustum. Tamam, onu ben öpmüş olabilirdim, o an zevk almış bile olabilirdim ama bunun hata olduğuna karar verecek durumda değildim o sırada. Beynimle değil, kalbimle karar vermiştim ve bunu fark etmek, beni biraz daha korkutuyordu. Kalbim, neden onu öpmemi söylüyordu?

"Bir şey söyle!" dedi bu sefer sesini yükselterek. Beklemediğim için olduğum yerde sıçradıktan sonra terleyen ellerimi bacaklarıma sürttüm.

"B-ben.. Ne diyeceğimi bilmiyorum." dedim sonunda tek nefeste.

"Pişmansın, değil mi?" dedi sonunda yataktan kalkarken. Üstü hala çıplaktı. İlk kez gözlerinden bir duyguyu bu kadar net okuyabiliyordum: kırgınlık. Cevap vermediğimi anladığında "Sikeyim, tahmin etmeliydim!" diye bağırdı.

Sesi tekrar boş yatakhanede yankılanırken, ben bir iki adım geri gitmiştim. Gözlerimi gözlerinden kaçırdıktan sonra kendimi sakinleştirmeye çalıştım. O da kendini sakinleştirmeye çalışıyor gibi görünüyordu. Gözlerini kapamıştı ve derin derin nefesler alıp veriyordu. Aldığı her defin nefesten sonra kendi kendine bir şeyler fısıldıyor ve hemen ardından tekrar derin nefes alıyordu.

"Ben, gitsem iyi olacak." dedim gözlerimle kapıyı gösterirken.

"Git." dedi sadece. Başka hiçbir şey söylemedi. Bense ona orada öyle bakmayı bıraktım ve yavaşça arkamı döndüm. Yatakhanenin kapısına geldiğim zaman arkamı tekrar dönüp ona baktım. Bana bakmıyordu. Bana arkası dönüktü. Tişörtünü giyiyordu. Daha fazla beklemeden kendimi yatakhaneden dışarı attım. O anda üzerime dönen bir çok Slytherinliyi göz ardı ederek zindanların kapısına yürüdüm ve hemen ardından kapıdan çıkarak kendimi ferah ve geniş Hogwarts koridoruna attım.

'till the end // dramioneWhere stories live. Discover now