Sana İhtiyacım Var

3.8K 182 17
                                    

Ölüyorum doktorrr..."diye isyan ettim. Gecenin bir yarısı telefonu nefes nefese açan doktora. Ne olduğundan anlayamayan ve de bir o kadar endişelenen bir ses tonuyla "Ne oldu Anna Hanım ? Sancınız, kanamanız falan mı var?""Keşke sancı kanama olsa daha beteri..""Ne ?!! Nasıl ?!! Hemen kliniğe geçiyorum sizde gelin kontrol edelim !!""Migrenim tuttu doktorrr !! Ölüyorum !!"Bu cümleyi duyan doktor kahkahalarla güldü."Ayy bu muydu ? Bende başka bir şey sandım... İlahi Anna Hanım...""Migren bu migren ne yapacağım ben. İlaçta içemem... Geçmez bu bela şey..""Başınıza buz koyun efendim... Rahatlatır sizi gözlerinizi kapatın karanlık ve sessiz bir yerde yatın...""Ama ben karanlıktan korkarım..""Eee... Loş olsun o zaman... Işık çok yormasın sizi...""Çok sağol doktor... Sizi de böyle bir zamanda rahatsız ettim...""Ne demek Anna Hanım... Ben dedim size saat kaç olursa ne olursa olsun beni arayabilirsiniz diye...""Siz değil de eşiniz ne der bu duruma...""Kızgın kızgın bakıyor sadece. Alıştı zaten çok takmayın siz.""Ee iyi geceler o zaman.""İyi geceler Anna Hanım"Doktorumun verdiği bu pratik çözümü uygularken bir yandan da doktorun telefonu açtığında ki haline gülüyordum ama ne yapabilirdim ki... Migrenim çok sert geçiyordu ve ben kafamı duvarlara vurmak istiyordum. İlaç içmek bebeğime zarar vereceğinden onu da yapmak istemiyordum...Başıma koyduğum buz beni rahatlatırken uykunun kollarına teslim etmiştim kendimi... Alarmın çalmasıyla ıslak saçlarımın nedenini uyku sersemi anlamam yaklaşık 10 dakikamı almıştı. Daha da uyuma isteğimi kenara bırakıp elimi yüzümü yıkayıp mutfağa yöneldim. Dolapta gördüğüm hazineyle gözlerim doldu. "Dondurmaa" diyerek mutluluğuma mutluluk katarken ablamın aşermelerimin zamansız dönemlerde nasıl bulduğunu düşünüyordum. Mart başı daha erik çiçeği çıkmadan erik bulmuştu bana. Şimdi de daha dondurmalar piyasaya girmeden dondurma... Bu kız insan mı yaa ?!!Saate bakıp okula geç kalmanın eşiğine vardığımı fark edince hızla hazırlanıp okula yollandım. Canım sıra arkadaşım Richard'ı sıramızda görünce gözlerim parladı. Sıramı bu kadar özleyeceğim aklıma bile gelmezdi ama gerçekten özlemiştim.Hocalar artık ders işlemiyor isteyen test çözsün isteyen takılsın diyerek boş bırakıyorlardı. Tabii bizde Richard'la çalışkan öğrenciler (!) olarak telefondan oyun oynuyorduk. Daha doğrusu benim telefonumdan toplu bir oyunu oynuyorduk. Sırayla oynayıp birbirimizin skorlarını geçmeye çalışıyorduk ve fazlaca gülüyorduk. Bu durumdan rahatsız olan Alex ve tayfası sırayla Richard'ı çağırıp duruyorlardı... Çağırmalarından da ben... En sonunda arkama dönüp "Harryciğim oyun oynuyoruz şurada bölmeseniz de oynasak" dedim sert bir şekilde. "Tamam yenge" diyince sağ elim suratına geçmek için çok direndi ama ben hanımefendiliğimden taviz vermemek için yumruğumu sıkarak kendimi durdurdum. Bu hırsımı oyuna vererek normal de yaptığım skorun 3 katını yaparak Richard'ın gözlerinin kocaman olmasını sağlamıştım. "Ver elini öpeyim abi" diyerek yeltendiyse de hala kendini genç sanan akraba gibi elimi çektim. "Lüzum yok" diyerek gömleğinin cebine 5'lik koyarak. "Hadi bir kantine koş gel" diyince attığı kahkaha Alex'i delirtir türdendi. Bu hali içimin yağlarını eritiyordu. Richard'a zarar verecek bir şey yapmadıkça benim için sıkıntı yoktu...Bazen onu çok özlüyordum. Ona sarılmayı, kokusunu içime çekmeyi, kollarında uyumayı... Dudaklarımın inceliğinden şikayet etmesini bile özlemiştim hatta... Peki nefrette aşka dahil miydi?? Ondan nefret etmek için kocaman bir gerekçem vardı. Aslında minicik ufacık ama yüreğimde ki yeri kocaman olan bir neden. İkimizin olan bir neden. Onu daha çok sevmeme neden olacak bir neden...Neden vazgeçtin ki bizden ?! Biz seni bu kadar çok severken neden kopardın bağlarımızı. Madem artık sevmiyorsun neden hala bu haller ?!! Neden hala içimde umut kırıntıları bırakıyorsun?!! Neden seni unutmama izin vermiyorsun?!!Sadece can acısısın benim için...****O kocaman yüreğinde ufak bir peri kızıydım sadece ama sevgimin bu kadar ağır geleceğini nereden bilebilirdim...****Aile olmak hep içimde uhte kalan bir şeydi. Kocaman sevgi dolu bir aile... Hiç tatmadığım bu duyguyu evlenince tadacağıma inandım. Bu duruma geleceğimizi tahmin bile etmiyordum. Edebilseydim hiç hayal kurmazdım zaten. Hayallerimin yıkılacağını çok küçük yaşta öğrenmiştim. Ne istediysem tam aksi oluştu her zaman. Hiçbir zaman benim ne istediğim, ne hayal ettiğim, neye ilgim olduğu kimsenin umrunda değildi. Kimse en sevdiğim rengi bile bilmezdi. Dinlediğim müzik türü, kıyafet tarzı, en sevdiğim oyun, yapmak istediğim meslek... Kimse aslında benim hakkımda hiç bir şey bilmiyordu. Ailem saydığım, ailem olması gereken insanlar bile...Bu kadar ilgisizliğe rağmen onları kaybetmekten hep korkmuştum. Onlarsız kalmak bana ölüm gibi gelirdi. Ama bazen de keşke olmasaymışım derdim. Keşke olmasaymışım da size bu kadar ağır gelmeseymişim...Yanına gelmek istediğimde binbir bahaneler bulan babam, gittiğini haber bile vermeyen annemle ne kadar mutlu olabilirdim ki... Bir ablam bana var olduğumu hissettirirdi. Bir ablam korur kollardı beni. Bir ablam yaşama nedenimi gösterirdi. 4 yaşımda meyve bıçağıyla kendimi öldürmeye çalıştığımda annemle babam görmezken ablam kurtarmıştı beni... Evet, maalesef 3 yaşındayken bu aileye ait olmadığımı anlamış, 4 yaşımdayken de buna son vermeye çalışmıştım. O gün söz vermiştim kendime, o küçük boyumla söz vermiştim... eğer bir gün çocuğum olursa ona kimsesizlik duygusu yaşatmayacaktım... Ailesi olduğu halde kimsesiz büyüyen bir çocuktum. Ufacık boyumla kendime işler bulmaya en azından cep harçlığımı çıkarıp onlara daha fazla yük olmamaya çalışmıştım. Gazoz kapaklarını toplayıp hurdacıya satmakla başlamıştım işe, sonrada bahçede ki eriği üzümü satmakla.. Sonra marangozuymuş, elektrikçisiymiş çalışmaya başlamıştım. Zamanla kendimi geliştirip muhasebeyi de öğrendikten sonra bir çok yere ön muhasebe, ofis çalışanı olarak girmiştim. Ama hep çalıştığım için dayak yiyip işten çıkarılıyordum... Onlara zorla bağımlı tutuluyordum yani... Çalışmama izin vermeyip harçlık istediğim zamansa "Ne yapacaksın parayı?" deniliyordu. Bunu gören ablamsa kendi yol parasından biriktirdiği paralardan veriyordu bana. Halbuki bende biriktirmek için istiyordum para. Ablamdan alıp sonra ablamın kumbarasına geri atardım. Onun kumbarasından alıp kendi kumbarama atmak saçmalık olurdu...Aile olma ümidiyle kabul ettiğim o teklifin bu kadar canımın acıtacağını bilmiyordum... Yanımda olduğu halde babasız büyüyen ben aynı şeyi kendi bebeğime de yaşatmak üzereydim. Bir yolunu bulup Alex'i en azından çocuğunu görmeye ikna etmeliydim. En azından bir süreliğine arayı sıcak tutmalıydım... Bebeğimin baba sevgisini hissetmesi gerekirdi. Yoksa benim gibi boşlukta ve kimsesiz hissederdi kendini...Telefonumu elime alıp ezbere bildiğim o numaraya mesaj attım.

"Sana ihtiyacım var..."

Eyvah ! Anne OluyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin