Bölüm 9

22K 896 61
                                    

Rihanna-Unfaithful


İhanet.

Altı harfe büyük enkaz sığdıran bir kelime...

Bütün yaraların kabuklarını bir anda kaldırıp üstüne tuz basan bir his...

Yalan.

İhanetin kardeşi...

İhanete yol gösteren en büyük kardeşi...

Göğsümün ortasına oturan ağırlık bana nefes aldırmıyordu. Sevgilim olan adamın başka bir kadına dokunduğu zaman hissettiklerimden farklıydı. Bana Emir değil, kendim ihanet etmiş gibi hissediyordum.

Emir'i sevmiyordum. Severim diye düşünmüş, hayvani dürtülerime kılıf hazırlamıştım. Ancak kendimi kandırdığım bu düşünceler birer çığ gibi büyüyor, üstüme geliyordu.

Kaçacak bir yerim yoktu. Hiçbir zaman olmamıştı.

Bir ihaneti daha kaldıramayacaktım. Bir kere daha kendimi bir hiç gibi hissedemeyecektim.

Korkuyordum.

Hep korkuyordum.

Bu yüzden uzaklaşıyordum işte, insanlardan. Kendime güvenmiyordum ki insanlara nasıl güvenecektim? Kendime sürekli, sen güçlü bir kadınsın, diyerek yalan söyleyen ben, insanlara nasıl inanabilirdim?

Renklere ayırarak masumlaştırdığımız yalanlardan canım çok yanmamış mıydı?

Bir şiirin dizesindeki gibi, bir romanın hızla geçtiğim sayfalarındaki bir cümledeki gibi bir aşk istememiştim ben. Sıradan bir hayat sürmek, bu sıradan hayatımda elimi tutan adama güvenmek istemiştim sadece.

Emir'le sıradan bir şekilde başlayan ilişkimle rastgele bir serüven yaşayacaktım. Aramızdaki arzu ilk birlikteliğimizde kaybolsa da ben onu sevmeye hazırdım.

Başlangıcımız yanlıştı. Bedenimin istediğini yapmam için kalbimin onay vermesi gerektiğini bildiğimden herkesten önce kendimi kandırdım. Ve insanoğlu kendine yalan söylediğinde yere çarpışı daha can yakıcı oluyordu.

Başlangıç yanlışken sonunun doğru olabileceğine inanmak isteyen tarafımın sesi çıkmıyordu. Sadece bir kere "İhaneti hiç kimse hak etmez," diye fısıldadı ve dudaklarını mühürledi.

'Ben birinin hiçbir şeyiyim, en çok da bu koyuyor.' diyen Atilla İlhan'ın dizeleri kulağıma çalındığında neden acı çektiğimin farkına vardım. Bütün benliğimi etkisi altına alan bu histen yine uzak kalmayı başaramamıştım.

Güçlü değilim, hiçbir zaman olmadım.

Aşık değilim, hiçbir zaman olamayacağım.

Zavallıyım. Sadece zavallı...

Halime üzülen kalbim, "Bunu hak etmedin," diye fısıldadığında dudaklarımda acı bir gülüş belirdi. Ben bu dünyaya hiç gibi hissedilmenin nasıl bir şey olduğunu anlatmak için gönderildiğimi düşünüyordum.

Mantığım ise beni beklemeden kalbime "Hak etti," diye karşı çıktı. "İlk günden bir erkeğe istediğini altın tepside sunarsa böyle olur!"

Bir umutla kalbime döndüğümde savunulacak bir tarafım olmamasına rağmen beni savunmasını bekledim. Ancak o kadar kırgındı ki kabullenmekten başka bir şansı olmadığının farkındayım.

İhanetin bekçileri sert bir ifadeyle kalbimin kırılan parçalarını görüp kalbimin kapılarını daha hızlı yumrukladılar. Kalbim sağlam zannettiği birkaç parçasıyla kapıya yöneldiğinde ayağına batan kırıkları önemsemeden kapıyı ardına kadar açtı ve "Dilini çözemediğim ihanet gel... Bir daha bende dene kendini. Ne sen öldürebiliyorsun beni bu cenkte ne ben yenebiliyorum seni..." diyerek Murathan Mungan'ın dizeleriyle içeri buyur etti.

Kabasakal (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now