14. Bölüm: LEYİLA

5.2K 418 72
                                    

Ender öğrencilerine meraklı gözlerle bakarken transformantlar gözlerini kaçırmakta ısrar ediyordu. Sınıf soruyu yanıtsız bıraktı. Ufak bir kıvılcım olsa herkes düşünce ateşine katkıda bulunacak, ortaya fikirlerini atmaya başlayacaktı. Ancak kimse ilk kurban olmak istemiyordu.

"Peki!" dedi Ender alaylı bir tonla. "Anlaşılan sizden bir şey çıkmayacak. Bu seferlik sizden bir şey beklemeyeceğim, sadece izleyin ve bir takım nasıl hareket etmeli görün!" Parmak komutlarıyla görüntüyü hareket ettirmeye başlarken sınıf yapacağı hamlelere dikkat kesildi. Görüntü bir simülasyon da olsa izleyicilerine üç boyutlu bir film deneyimi yaşatıyordu.

Takım bir aracın arkasında kameralardan saklanırken replika Barlas hareketlendi. Ellerini hızlı bir şekilde birbirine sürterek iki elektrik topu oluşturdu. Oluşturduğu elektrik toplarını dönmeye devam eden transformant dedektörlerinin üzerine bıraktı. Gözleri kör eden ışık patlamaları ve cızırtılar eşliğinde tehlikeli toplar hedefine ulaştı. Saniyeler içinde onların gireceği blok transformant dedektörlerinden arınmıştı. Bu saldırı siren seslerinin yükselmesine neden olduğunda Eran simülasyonda göründü. Üzerine doğru gelen dört muhafızı kaldırıp duvara savurarak etkisiz hale getirdi. Bu sırada Barlas elektrik toplarını kameralara yöneltmişti. Sıra Fulya'daydı.

"Sessiz olun!" dedikten sonra eli kulak kepçesini buldu. İşitme duyusunu güçlendirdi. "Yakalayıcılar... Buraya geliyorlar!"

Bütün sınıf bu cümleden sonra nefesini tuttu, herkes Ender'in nasıl bir hamle yapacağını düşünürken görüntü aniden durdu. Ender, gözlerini tabletin üzerinden çekip tekrar sınıfı süzdü. Kısık gözlerine alaycı bir bakış katarken dudakları hafifçe kıvrıldı. Ardından görüntü tekrar hayat bulmuştu.

"İçeri Koşun!" diye bağırdı simüle Merih. Eran kapıyı telekinezi ile açtığında hızlı bir şekilde eşiğe yöneldiler. Binanın bahçesine açılan dış kapıdan girdiklerinde hiçbir yakalayıcı veya muhafızla karşılaşmadılar. Merih hızlıca ortalarına geçti. Yavaş yavaş şeffaflaşmaya başladığında "Kollarıma tutunun!" diye seslendi. Hep birden Merih'in kollarına tutunduklarında diğerleri de tıpkı onun gibi saydamlaşmaya başladı. Bir nevi görünmez oldular fakat simülasyonda şeffaf bir biçimde yansıtılmışlardı.

Binaya giriş sağlayan dev döner kapı birdenbire yerin altına gömülürken onlarca yakalayıcı bahçeye hücum etti. Fakat ne takımın üzerine geliyorlar ne de onlara saldırmaya hazırlanıyorlardı. Yalnızca etrafı farklı ışık sistemleriyle tarayarak teröristleri tespit etmeye çalışıyorlardı. Sahip oldukları yüksek teknolojiye rağmen hedefe kilitlenmek onlar için kolay olmadı. Merih'in hüneri mükemmel bir biçimde amacına ulaşmıştı.

Tüm ekip Merih'e tutunarak binanın arka kapısına yöneldi. Giriş merdivenlerine ulaşmalarına sadece saniyeler kaldığında bir sorun hızlarını kesti. Görünmezlik etkisini yitiriyordu, Merih güçsüzleşmeye başlamıştı.

"Daha fazla dayanamayacağım!" diye fısıldadı ötekilere.

Müthiş bir ilgiyle olanları izleyen transformantlar izledikleri simülasyonun gerçeği taklit etmedeki başarısından mest olmuştu. Yapay gerçeklik epey etkileyiciydi. 

Merih'in yeteneği tamamen işlevsiz kaldığında takım yeniden görünür olmuştu ve artık yakalayıcıların hedefindeydiler. Siren seslerine daha tiz ve epey rahatsız edici olanları eklenmişti. Ekip köşeye sıkışmış gibi görünüyordu. Yine de Ender'in başka bir stratejisi olmalıydı. Hala kullanılmayan yetenekler vardı.

Simülasyonun odağında yine Eran göründü. Binanın arka tarafından içeri girdiklerinde duraklayarak kapıya geri döndü ve ellerini kapıya doğru uzatarak telekinetik enerji alanıyla bir kalkan oluşturdu. Bu şekilde arkalarından gelen yakalayıcıları yavaşlatacaktı. Hemen ardından ekibi takip ederek dar ve boğucu koridorda canhıraş koşmaya başladı. Ancak takımı, koridorun öteki tarafında dev silahlarla bekleyen muhafızlar ve yakalayıcılar karşılamıştı.

OrovaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin