5. Bölüm: SAVAŞA ÇAĞRI

7.6K 684 119
                                    

Yavaş adımlarla büyük ve eskimiş binaya doğru ilerlerken Eran da hemen arkasından onu takip ediyordu. Etrafa bakınmaya başladığında gözleri binanın yakınlarına çevrildi. Sarı, hardal tonlarında kısa boylu çalılardan oluşan bir arazinin içindeydiler. Gözleri bu kez uzaklara kilitlendiğinde düzlükten başka bir şey görememişti. Hiçbir yaşam belirtisi yoktu. Transformantların merkezlerden kaçarak ücra bölgelere yayılmasıyla birlikte, insanlar buraları terk edip şehirlere göç etmişti.

Bir süre daha ilerledikten sonra binanın girişine varmışlardı, binanın bahçesini de geride bırakırlarken Eran etrafı incelemeye devam etti. Binanın bahçesiyle uzun zamandır ilgilenilmediğini fark etti. Bahçede bir kısım çiçek topluluğu boyunlarını eğmiş, bir diğer kısmı ise susuzluktan tamamen kurumuştu. Binanın durumu da bahçeninkinden farksızdı. Dış cephe boyaları yağmurdan aşınmış, bazı pencereleri kırılmıştı.

Eran bir süre sonra incelemeyi bırakıp önündeki adama bakakaldı. Belirsizlikten bir an önce sıyrılıp aklındaki soruların yanıtlarına ulaşmak istiyordu.

Ne diye bu eski binanın önüne gelmişlerdi?

Adam burada saklanarak mı yaşıyordu?

Sencer kimdi?

Neden kurtarmıştı onu?

Birazdan yanıtlarını alacağını umarak adamı takip ederken aynı zamanda kendini toplamaya çalıştı. Kafası neredeyse patlayacak kadar doluyken bedeni de bir o kadar yorgundu. Ona klinikte ne yaptıklarını bilmiyor, fakat etkisini hala üzerinde hissediyordu.

Dış kapıdan girdiğinde içerinin de dışarıdan pek farklı olmadığını gördü. Etraf darmadumandı. Çeşitli boyutlarda tahta parçaları etrafa dağılmış, ahşap zeminin bazı kısımları çökmüştü. İçerisi loştu. Kırık camdan süzülen ışıkları saymazsa, hol başka bir yerden ışık almıyordu. Bütün eşyaların üzeri toz ile kaplanmıştı.

"Gel benimle," dedikten hemen sonra odanın tam ortasında durdu. Eğilip zemine avucunu bastırdıktan sonra mekanik bir ses eşliğinde kare şeklindeki bir tabaka dışarı açıldı. Eran tam kare tabakadan aşağı bakmaya çalıştığı sırada "Aşağıya in!" dedi adam emir verir gibi.

Eran adamın herkesle böyle konuşup konuşmadığını merak ederken "Neden?" diye sordu onunkine yakın bir edayla.

Açıklığın içine gözlerini diktiğinde yangın çıkışına benzer bir merdivenin aşağı indiğini görmüştü.

"Ne var aşağıda?" diye sorduğunda adamın kaşları çatıldı.

"Saçma soruların için vakit yok! İn aşağıya!"

Eran her ne kadar zoruna gitse de dediğini yaptı. Kendine Sencer ile tanışacağını ve bütün sorularının cevabını alacağını hatırlatıyor ve sakinleşmeye çalışıyordu. Elini şakaklarına götürerek terini sildi. Başı hala ağrıyordu.

Mavi saçlı adam da aşağı inip mekanik bir ses eşliğinde kapağı kapattıktan sonra Eran'ı takip etmeye başladı. Bir süre daha göründüğünden çok daha dar olan geçitten aşağı inmelerinin ardından, kendilerini başka bir odanın içinde bulmuşlardı.

Bu oda oldukça küçük, tavanı da epey alçaktı. Eran elini kaldırdığında tavana değebiliyordu. O buradaki amaçlarını sorgularken diğeri hareketlendi. Henüz ismini öğrenemediği mavi saçlı adam odanın duvarlarına avucunu bastırarak okutmaya başladı. İlk duvara bir kere, onun yanındaki duvara iki kere ve sırasıyla son duvara da dört kere avuç içini bastırdıktan sonra oda kendi etrafında dönmeye başladı. İyiden iyiye sarsıldılar.

OrovaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin