4. Bölüm: KAÇIŞ

7.5K 705 50
                                    

Burnuna dolan ağır ilaç kokusu ve kolundaki keskin ağrı uykusundan ister istemez uyandırmıştı Eran'ı. Daha fazla direnemediğini fark ettiğinde nerede olduğunu anlamak için gözlerini araladı. Bir kliniğin içindeydi.

Kendini fazlasıyla bitkin hissediyordu. Öyle ki parmaklarını hareket ettirirken bile zorlandığını fark etmişti. Elini kolunun sızlayan bölgesine götürdüğünde, tam orada kalın bir hortum hissetti. Koluna sıkı sıkıya bağlanmıştı, Eran'ın bedeninden kanı vakumluyor ve teker teker deney tüplerine dolduruyordu.

Genç adamın vücudu tüm rengini kaybetmiş adeta bir ceset gibi solmuştu. Çekilen kanın miktarını bilmese de hissettiği halsizlik, tahmin ettiğinden de fazlası olduğunu söylüyordu.

Aldıkları kan yetmezmiş gibi Eran'ı karnından ve her iki bacağından metal bir kemerle yatağa bağlamışlardı. Genç adam bunu yavaş yavaş duyuları açılmaya başladığında metalin verdiği soğukluktan anlamıştı. Kaçma ihtimaline karşılık bütün olasılıkları değerlendirerek her türlü önlemi almış olmaları, Eran'a bulunduğu yer hakkında fikir verdi: Transformant Araştırma Merkezi'ndeydi. Kâbusu gerçekleşmiş, rüyalarındaki karanlık üzerine çökmüştü.

"Buradan çıkmalıyım," diye düşündü, "bir an önce!"

"Ne düşünüyorsun?" diyen boğuk erkek sesi Eran'ın düşüncelerini böldü. "Daha önce gördüklerinizden farklı bir transformasyon bu, en çok etkilenen bölge beyni gibi duruyor. Fakat yine de erken rapor yazmayalım. Emin olmalıyız."

"Benim de kesin bir görüşüm yok. Her genetik deformasyonun kendine has özellikleri olsa da testlere bu şekilde cevap vereni ilk defa görüyorum," diye cevapladı bir kadın. Sesinde belirgin bir şaşkınlık vardı.

"En iyisi rapor hazırlamadan önce biraz daha incelemek, birkaç farklı test uygulayarak eleme yöntemiyle gidelim. Daha sağlam olur."

Eran bu konuşmalara şahit olduğunda anlık bir refleksle yattığı yerden doğrulmaya çalışmış, fakat metal kelepçeler ona izin vermemişti. Gözlerini kapıya diktiğinde bir çıkış yolu aradı. Daha fazla teste maruz kalmaya ya da hayatını bir kobay olarak geçirmeye hiç niyeti yoktu. Gerekirse ölmeye bile razıydı.

İlk önce onu yatağa bağlayan metallerden kurtulması gerekiyordu, bunu yapacak yeterli güce sahip olmasa da kendini son nefesine kadar zorlayacaktı. Kafasını boşaltmaya ve zihnini dinlendirmeye çalıştı. Eğer düşüncelerini yeteri kadar iyi yönlendirebilirse, bu metalleri üzerinden atabileceğine inandı.

Kendini geçen gün Dora'yla birlikte gittiği Güvenpark'ta hayal etti. Uzun zamandır o günkü kadar eğlenmemişti, mutlu olduğu nadir anlardandı. Buna odaklanabilirdi, eğer zihnini tam anlamıyla boşaltabilirse istediği kuvveti uygulayabilirdi.

Düşüncelerini o anlar üzerinde yoğunlaştırdı, o anılara tutunarak üzerindeki metal kelepçelerin bükülerek üzerinden çıkıp gittiğini düşündü, düşündü, düşündü. Gözlerini açtığında kelepçelerin içinden çıkabilecek kadar esnediğini fark etmişti. Hızlıca içlerinden sıyrılarak ayaklandı, gözlerini kliniğin çıkış kapısına çevirdi.

Çıkmak için ilk adımını attığında, kapı bir anda gerilerek açıldı. Az önce aralarında konuşan iki doktor içeridelerdi. Eran'ın gözleri bir anda onlarınkilerle temas ettiğinde, en az kendisi kadar korkmuş olduklarını görebiliyordu.

Kadın, "O yataktan nasıl ..." dedi ancak sözünü bitiremeden, "Kapa Çeneni!" diye bağırdı Eran. Sesinden korkmuş olduğu hissedilse de bunu yüzüne vurmamaya çalışıyordu.

"Çıkmama engel olmaya çalışırsanız buradan, kötü olur sizin için!" dedi titrek bir sesle. "Yolumdan çekilin!"

Bunu söylerken hızlı bir göz hareketiyle ikisini de odanın iki yakasına fırlattı ve koşmaya başladı. Kliniği arkasında bırakmış ve kendini merkezin koridorlarına atmıştı. Birkaç saniyenin ardından kliniğin alarmları birbiri ardına çalmaya başladığında panik olsa da koşmayı sürdürdü. Neredeyse kalbinin atışlarını duyuyorken bir yandan koşuyor, bir yandan önüne geçen herkesi telekinezi kullanarak duvarlara itiyordu. Solukları iyice düzensizleşmişti. Daha ne kadar koşmaya devam edebilir, bilmiyordu ancak pes etmesine uzun bir zaman kalmamıştı. Bacaklarını zorlamaya devam ederken rüyalarına kadar nüfuz eden, nefret ettiği o ses kulaklarında uğuldadı.

OrovaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin