"Selam Seungmin." dedi. Bir süre sessiz kaldım. Sadece onu izledim ve de kahvemi yudumladım. Uzun süre onda oyalanan başımlarımdan dolayı göz temasını kesti ve yerinde kıpırdandı. Garsondan o da bir kahve sipariş etti. Kahvesi gelince ise ilk yurdumunu aldı.
"Senden bir şey isteyeceğim." dedim.
"Elbette dinliyorum. Ne istersen?"
"Minho'dan boşanacağım." dedim bakışlarımı ondan çekip masadaki örtüye odaklanırken. Bakışları bana değdi ve şaşkınca baktı.
"Avukatlığımı yapmanı istiyorum."
"Tabii ki de."
"Boşanma evraklarını yarın içinde halledebilir misin?"
"Hallederiz merak etme. Noldu tam olarak?"
Bir şey demeden cebimden telefonu çıkarıp videoyu ona gösterdim. Video bitene kadar sessizce ve de dudaklarını ısırarak çaresizce izledi. Video bitince ise bana hüzünle baktı.
"Ne? Üzülmedim tabii ki. Sen bana şunu söyle. Bu video Mina'nın velayetinin bende kalması için yeterli bir kanıt sayılır mı?"
"Ne olursa olsun Mina sende kalacak Seungmin. Bunun için elimden geleni yapacağım."
"Minho'dan önce ben ona bu evraklarla gitmeliyim. Beni anlıyorsun değil mi?"
"Evet evet anlıyorum. Bana güven Seungmin."
"Paranı da en yakın zamanda ödeyeceğim merak etme."
"Bunun bir önemi yok Seungmin."
"Benden başka bir karşılık beklemeni istemiyorum Chan. Biliyorsun sana aşık değilim."
Bana kırgınca baktı dediğimin üzerine.
"Seungmin şimdiye kadar senin için yaptıklarımı beni sev diye mi yaptım yani?"
Doğru diyordu. Benim için şimdiye kadar hiç beklentiye girmemişti. Hakkını yiyemezdim. Sustum ama yine de.
"Tek amacım senin o adamdan bir an önce kurtulman. Bu dava için ne gerekiyorsa yapacağım. Şüphen olmasın."
"Teşekkür ederim." dedim ona bakmadan.
Gülümsedi. "Rica ederim."
"Şimdi gidiyorum. Akşam görüşürüz o halde." dedim. Başıyla onayladı. Ayağa kalktık ikimiz de. El sıkıştık. Arabası vardı ama beni bırakmayı teklif etmemişti. Çünkü ona bunu yapmamasını daha önceden defalarca kez söylemiştim. Bu yüzden taksiyle eve geri döndüm.
💕💕💕
Akşam olduğunda hepimiz hazırlanmıştık. Arabaya bindik hepimiz. Minho ile ben önde Jisung ile Mina da arkada. Jeongin'in evine geldiğimizde kapıyı çaldık. Jeongin kapıyı açtı bize.
"Hoşgeldiniz" dedi kocaman güler yüzüyle. Hepimize tek tek sarıldı. İçeriyi öyle bir hazırlamıştı ki beğenmeme ihtimali yoktu Hyunjin'in. Her yiyeceği de kendi yapmıştı. Hyunjin çok şanslıydı. Her ne kadar Jeongin dışarıya sevgisini vurmada pek başarılı olmasa da o çok güzel seviyordu.
Chan daha önceden gelmişti. Changbin ve Felix ise Hyunjin'i dışarıda oyalıyorlardı. Jeongin her şey tamam olunca Felix'i aradı gelmeleri için. Bir süre sonra da geldiler.
Işıkları kapattığımızda Changbin açtı birden ve biz de doğum günü şarkısı söylemeye başladık. Hyunjin heyecanla yerinde sıçradı. Pastasını üfledi ve herkese tek tek sarıldı. Yapılan atıştırmalıkları yedik. Gecenin ilerleyen saatlerinde ise Jeongin Hyunjin'in karşısına dikildi. Hepimiz ise onları izlemeye başladık.
"Doğum günün kutlu Hyunjin. Benim sana bir hediyem var. Sana layık mı bilmiyorum ama." dedi ve olduğu yere oturdu. Cebinden küçük bir kutu çıkardı ve açtı. Hepimiz şokla kalakaldık. En çok Hyunjin şaşırtmıştı.
"Evlenmeden olmaz diyordum hep. Artık olsun istiyorum. Bunun için evlenmek şartmış. Benimle evlenir misin?"
"Bunu benim etmem gerekiyordu." dedi hala şaşkınken Hyunjin. Hepimiz güldük.
"Hayır ben de edebilirim. Ellerim ağrıdı ama hadi artık."
"Evet bebeğim. Tabii ki de evet. İstiyorum. Artık evlenelim." dediğinde birbirlerinin yüzük parmaklarına yüzüğü taktılar. Dudaklarını öptüler kısaca ve sımsıkı sarıldılar. Onlara gülümseyerek baktım. Hep mutlulardı. Mutluluklarının bozulmasını hiç istemezdim.
Gün sonunda ise onları tebrik edip hediyelerimizi verdik ve evlere dağılmak üzere yola çıktık. Jisung artık evine gitmek istediğini söylemişti. Bu yüzden Chan onun evine yakın olduğu için o bırakacaktı evine.
Onlar önden çıkarken biz de arkadan çıktık. Yolda giderken arabada Jisung'un telefonunu unuttuğunu fark etmemizle onun evine doğru sürdük arabayı. Evinim biraz önünde durduğumuzda onlar da arabadan yeni inmişlerdi. Karşılıklı konuşuyorlardı.
Arabadan telefonu alıp arabadan indim. Tam yanlarına gidecektim ki Jisung oldupu yerde ayaklarının ucunda yükseldi ve Chan'ın yanaklarını kavrayarak onun dudaklarına kendi dudaklarını bastırdı.
Olduğum yerde kaldım ve ilerleyemedim. Başını yana eğip onu öperken Chan da hareket etmemişti. Arkamı dönüp arabadaki şoför koltuğunda oturan Minho'ya baktım. Direksiyonu sıkmaktan elleri beyazlamıştı. Çok sinirli gözüküyordu. Nedense bana da rahatsız edici gelmişti bu görüntü...
💕💕💕
The Pilot İn You - Feel Nothing
Gittikçe finali ertelediğimi fark ettim
Sonunun nasıl biteceği hakkında bir fikriniz var mı peki?
Ben belirledim ama bulana kadar neler çektim bir bilseniz içinden çıkması zor oldu
(1035 kelime)
YOU ARE READING
Tidal Wave
RomanceDamarlarımdaki dolaşan zehir canımı yakması gerekirken beni daha da içine çekiyor ve bana dayanılmaz bir zevk dalgası yaşatıyordu. Han Jisung hiç aşık olmaması gereken birine, en yakın arkadaşının kocası Lee Minho'ya aşık olmuştu... ~Acı olduğunu bi...
26. So sick of backing down that I might just spill it all
Start from the beginning
