24. This is my last hurrah, once I start I ain't gonna stop 'til I go too far

32 7 2
                                        

~Jisung'un Anlatımıyla~

Hayatımın tam olarak hangi dönemine girdiğimi bilmiyordum. Bir çok kırılma noktası yaşadığım kesindi. Ama ben bir tane dahasını kaldırabileceğimi hiç düşünmüyordum. Bunun için ölmeyi bile yeğlerdim belki ama asla bir taşa daha takılmak istemiyordum yolumda. Artık düz yürümek istiyordum.

Dün gece hastaneden çıktıktan sonra Chan beni evine getirmiş akşam yemeğimi yapıp sonra da bana kendi yatağını vermişti. Kendisi ise salonundaki koltukta yatmıştı.

Ve bunlar olurken asla konuşmamış ve hep sessiz kalmıştık. Ne ben konuşmaya cesaret edebiliyor ne de o sinirinden konuşacak bir şey bulabiliyordu.

Onun bu fedakarlıklarının karşılığını veremezdim. Çünkü benim henüz kendimi hayatta tutacak bir gücüm bile kalmamıştı. Zavallının tekiydim. Ve gelecek en ufak yardıma bile muhtaçtım belki de.

Sabah güneş ışıklarıyla gözlerimi araladığımda odadaki koltuğa bırakılmış bana göre olan kıyafetlere baktım. Boş bakışlarım artık ne hissetmem gerektiğini kavrayamıyordu. Savsak adımlarla yataktan kalkıp üstüme bol gelen pijama takımını çıkardım. Koltuğun üstündeki kahve sweati ve gri eşofmanı giydim.

Elimi yüzümü yıkayıp acıktığım için mutfağa gittiğimde hazır bir masayla karşılaştım. Yanına da bir not kağıdı bırakılmıştı.

Yemeğini soğutmadan ye. Bir de dışarı çıkmasan iyi edersin.

O an istemsizce gülümsedim. Kendiliğinden gelişen bir şey miydi emin değilim. Beynim mi karar vermişti onu da bilmiyorum ama bir anda oluvermişti işte.

Oturup bir iştahla yemeye başladığımda çok geçmeden kapı çaldı. Tereddütle kapıya ilerlediğimde açıtığım kapıda karşıma Minho çıktı.

"Minho. Ne işin var senin burda?"

"Seni görmeye geldim. Nasıl olduğunu merak ettim." dedi ve içeriye girip arkasından kapıyı kapattı.

"Buraya gelmemeliydin."

"Üzgünüm Jisung. Changbin Chan'ın yanında kalacak Jisung dediğinde ona karşı çıkamadım çünkü biliyorsun Chan biliyor bizi. Şüphe çekmek istemedim. Onun evinde kalmak çok zor oluyordur senin içim. Eminim onun yanında çok gerilmişsindir. Ama elimden geleni yapacağım ben. Sen hii merak etme. Changbin'in yanında kalman için ikna da edebilirim."

"Aslında Chan benimle çok güzel ilgileniyor. Hatta benim için koltukta bile yatıyor. Yatağını bana verdi. O yüzden uğraşmana gerek yok." dediğinde Minho'nun suratı daha da sinirle büzüldü.

"Her neyse. Ben de sana artık şu boşanma evraklarını ayarlayalım diyecektim."

"Hemen mi?" diye sordu Jisung. Bu kadar erken beklemiyordu. Her zaman erteleyen oydu ama şu anda işleri yine hızlandıran da oydu.

"Evet. Artık bir an önce halletmeliyiz."

"Minho farkında mısın bilmiyorum ama ben aldatıldığımı öğrendim dün."

"Yani?" dedi bana sorar gibi.

"Ne demek yani? Ben bunun şokunu dahi atlatamamışken benim en yakın arkadaşımı kocasından boşamamı mı bekliyorsun? Hem de onun avukatı olarak."

"Jisung bunları konuştuğumuzu sanıyordum. Benim amacım seni mutlu etmek. Artık geçmişe takılmayı bırakıp birbirimize zaman ayırmalıyız."

"Sen hiç üzülmüyor musun ya? Seungmin'e ya da bana?"

Minho ona bir şey demeden belini tutup kendine sardı. "Seni seviyorum Jisung. Senin yaralarını saracağım. Yarın belgeleri çıkart ve şirkete bana vermeye gel. Tamam mı bebeğim? Seni bekliyor olacağım."

Tidal WaveWhere stories live. Discover now