Ten

2.5K 229 120
                                    


Gece saat 2.30 da Theo'nun kapısına dayanmamın bir sebebi vardı elbet. Tek suçu beni sevmek olan bir adamı incitmiştim ve ondan özür dilemem gerektiğini uyumam gereken saatlerde farketmiştim. Şirketteki o gün toplantı salonunu terk etmeden önce ki bakışı, hala aklımdaydı. Bazı açıklamalara ihtiyacı vardı ve bunları ona vermeliydim.

Ne kadar rezil gözüktüğümü önemsemeden üstüme ceketimi alıp çıkmış ve yarım saat direksiyon sallamıştım. Ormanla bitişik büyük yeşil villaların olduğu sitenin önünde durduğumda güvenlik için camımı indirdim.

"İyi geceler," dedim yaşlı adama. Kimin için geldiğimi söyledikten sonra kulübesindeki telefona uzanıp Thedor'un evini arayacakken oturduğum koltuğun yan kapısı açıldı. İçeriye dolan tanıdık parfümle karışık ter ve sigara kokusu ile Thedor, üstünde siyah bir şort ve gri kapşonluyla içeri girip yanıma oturdu. Kapşonu kafasını örtmüş, bacağında şortundan görünen kanayan, ufak çizikler vardı.

"Selam." dedi durgun bir gülümsemeyle. Kısa bir süre için beni izledi ve ben selamına karşılık veremeden üstümden camıma doğru eğilip güvenliğe selam verdi. "Sorun yok Bobby kapıyı açabilirsin, o benim kız arkadaşım. İyi geceler."

"İyi geceler Theo."

Otomatik kapının düğmesine bastığında beklemeden içeri sürdüm. Sitenin orta tarafında kalan evinin önüne geldiğimde arabamı onunkinin arkasına park ettim. Kesinlikle doğaçlama olsa bile bana planlanmış gibi gelen inanılmaz yavaş hareketlerle arabadan inip kendimizi evin kapısına doğru sürükledik. Theo gerçek anlamda durgundu. Çoktan birkaç defa beni öpmüş olması gerekse bile gayet mesafeli hareketleri kafamı karıştırıyor, ne yapmam gerektiğini şaşırtıyordu.

"Yürüyüşteydim." dedi birazdan sormaya hazırlandığım soruyu cevaplayarak. Böylece konuşmayı da başlatmış oldu. Salondaki masasının üstünden suyu alarak kafasına dikti, bende oturmak için büyük rahat gözüken koltuğu seçtim.

"Bu saatte mi?"

Omuz silkti. "Evet, bilirsin... Uyku tutmadı." Gözleriyle üzerimdeki taytımı ve pijama üstümü işaret edip sırıtınca rahatsızca kıpırdandım. "Görünüşe bakılırsa seni de tutmamış."

Omuz silktim. "Öyle de denilebilir."

"Pekala," dedi karşımdaki koltuğa kendini bırakarak. Kaşları merakla kalktı ve gözlerini benimkilere dikti. "Saat üçte evime gelerek ne planladığını sorabilir miyim Kylie?" Suratı kelimelerinin aksine yumuşaktı. Sert oynamaya çalışsa bile çabasına gülerek karşılık verdim.

"Ben senin kız arkadaşınım?"

Alaylı bir kahkaha atıverdi. "Kız arkadaş? Bunu sen mi söylüyorsun?" Başımı salladım, hatta bunu az önce güvenliğe kendisi söylemişti, yani olası bir terk edilme söz konusu değildir diye düşünüyordum. Dirseklerini dizlerine dayayıp koltukta öne doğru eğildi. Yüzündeki anlamlandıramadığım ifadeyle sesini yükseltti. "Dalga mı geçiyorsun sen benimle?"

Ani çıkışıyla birkaç saniye ne diyeceğimi bulamadım. Birdenbire duvarlar üzerime doğru hareket edip geniş salonu daralttılar. İlaçlarımı içtiğim için şükrettim çünkü kriz geçirmek istemiyordum. Gözlerimi kaçırmamaya çalışarak derin bir nefes aldım. Buraya bunun için gelmemiştim.

"Theo, kimsenin dalga felan geçtiği yok. Buraya seninle konuşmaya geldim." Cevap vermedi, kafasını yana çevirdi. "O günden sonra, beni hiç aramadın. Yani demek istediğim... beni aramak zorunda değilsin tabii ama sadece, ben böyle saçma şeyler yaşadığımız için üzgünüm, seni her seferinde reddettiğim için de. Ama ben...- ben neden..." Gözlerimi yumup ellerimle suratımı sakladım. "Neden bu halde olduğumu kendime bile açıklayamıyorum Thedor. Ben kötü bir insan değilim ve bana olan bakışların bile vicdanımı sorgulamama sebep oluyor, bu yüzden saat üçte senin evindeyim."

lots of loveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin