"Saat sekiz gibi burada olacağını söyledi. Onu almaya ben gideceğim çünkü evimizin yolunu bilmiyor, hayatım."

Mutfak kapısından içeri ellerini birbirine sürterek giren Ryan, sonrasında hemen karşımdaki sandalyeye oturdu. Çatalı ve bıçağını önündeki tabağın iki yanına açtıktan sonra boğazından çıkan ufak bir kahkaha eşliğinde bana baktı. "Nasıl buldun? Senin için hazırladım."

Zor da olsa gülümsemeye çabaladım ama aklımda o varken pek mümkün olmuyordu bu. "Teşekkür ederim, çok güzel."

Bir şeylerin ters gittiğini hemen anladı tabii. Ezbere biliyordu her hareketimi. Elini elimin üzerine koyup biraz öne eğildi masada. "Canım iyi misin? Beğenmedin mi yoksa?"

"Hayır, hayır." diye itiraz ettim hemen elimi onunkilerden kurtarıp. "İştahım kaçtı sadece."

Ayaklandım ama endişeyle doğruldu oturduğu yerde benimle beraber. "Julia, jelibonları yedim diye böyle yapıyorsan özür dilerim. Gerçekten hayattaki en aptal sevgiliyim muhtemelen ama sana daha fazlasını alacağıma yemin ederim. "

Çıldırmak üzereydim. Bana o kadar iyi davranıyordu ki, kendimi berbat hissediyordum gözlerime böyle baktığında. Korkularım daha da artıyordu. Onu kaybetmek istemiyordum. Ona bunu nasıl yapardım? En yakın arkadaşıyla hemde.

Yanaklarını avuçladım, hemen karşımda bana korkuyla bakmaya devam ederken. Boğazım düğüm düğümdü ve midemden yukarı tırmanan bir şeyler hissediyordum. Yine de susmadım. "Ryan seni çok seviyorum tamam mı? Hiç aklından çıkarma bunu. Seni çok seviyorum."

Ardından vakit kaybetmeden dudaklarımızı birleştirdim. Aşkla öptüm, ya da kendimi böyle kandırmayı seçmiştim tıpkı az önceki sözlerimi ona değil de kendime söylüyormuşum gibi.

Bana karşılık verdi bir süre sonra ve nefesi yetene kadar da ayrılmadı. Ama bir süre sonra geri çekilip alınlarımızı birbirine dayadığında ikimiz de nefes nefeseydik.

"Ben de seni seviyorum, sevgilim. Sakın unutma. Çok seviyorum."

Sarıldım ona sıkıca. Kalbi kulaklarımda atıyordu hıphızlı ve ağlamak istememe neden oluyordu. Keşke geri gelmeseydi o, ve beni bir boşluğun içine itmek yerine tırmanmama olanak sağlasaydı.

Kendimi geri çektim Ryan'dan ama yüzüne bakamadım. Garip hissediyordum ve bu her zamanki gibi değildi. Sanki sevgilim değil de bir başkasıymış, Justin ile hala birlikteymişim ve onu aldatıyormuşum gibiydi.

Beynimin bana oynadığı oyunlarda yok olup gidecektim.

"Bugün çok yorulacağım." diye mızmızlandım. "Önce temizlik, yemek ve duş aldıktan sonra hazırlanmam gerek. Saat neredeyse on bir."

"Dert etme, kahvaltımızı yaptıktan sonra sana yardım ederim."

"İzinli misin?" şaşırarak sordum fakat bu saatte evde olduğuna göre mantıken izinliydi.

"Evet. Hadi sana reçelli ekmek yapalım."

Elimden tutup beni eski yerime geri oturttu ve bir elimi kendi avucuna hapsedip tek eliyle bana kahvaltı ettirdi.

Böyle bir adamı nasıl üzerdim ben? Bu kadar iyi kalpli, sevgi dolu, aşık bir adama nasıl kötülük ederdim?

Bugünün her saniyesinden nefret edecektim. Ryan kadar mükemmel biri girmemişti hayatıma ama ben ne yazık ki kusurluda bulmaya çalışıyordum aşkı.

Akşama kadar bana temizlik için yardım ederken, hiç sıkılmadan her yerin tozunu alıp yemekleri hazırlarken, hatta rosto yaparken bile benim içim sıkıntıdan patlıyorken o daima güldü. Ve bu bana kötü hissettirdi. Kalbim sıkışırken sırf onun için zor da olsa gülümsemeye çalıştım. En azından bunu borçluydum ona.

Dangerous Passions - BieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin