"Hangi elinle o siktiğimin anlaşmasına imza attın orospu çocuğu!?" Dememle gözleri parlamış gibi açılmıştı. "N-ne i-mzası lan?!" "Yeme beni, bu işi kabul etmek için ne kadar meblağ alacaktın ulan? Söylesene!" Diyerek, bıçağı biraz daha bastırmıştım. Kanlar akmaya ve çoğalmaya devam ediyordu. Susmaya devam ediyordu.
"Ha ben susucam, sen seç diyorsan, iki elinde veda edersin. Eğer ikiletmeden söyleseydin tek elinden olurdun. Fakat sen şerefsizliğini konuşturarak, söylemedin. Benim için hava hoş. Şimdi izle de, zevkle nasıl ellerinden oluyorsun." Cümlemi bitirmenin hemen ardından, bıçağı kanlar akan boynundan çekmiş, bana göre solda bulunan, bağlanmış eline batırmak için kaldırmış, ve yüzümde en ufak bir minik oynamadan batırmıştım. Bıçağın tam elinin içine girmesi ile karşımdaki piç acı çığlıklar içerisinde kalmıştı.
"Noldu lan şerefsiz? Susarsan, en güzel biçimde konuştururuz. Anladın mı lan?!? Papağan gibi dökülmeye ne dersin şimdi!" Diyerek bıçaktaki baskıyı daha da arttırarak, öne doğru sürüklemeye başladım. Onunda benim hareketlerim değiştikçe, acıyla dolu çığlıkları feryatlar halinde artıyordu.
Acıdan dişlerini sıkarak, daha fazla bu acıya katlanmayacağını düşünmüş olacak ki, dudaklarını aralamıştı. "Tamam lan! Ahh.. S-söyleyeceğim. Y-yeter k-ki, şuna d-devam e-etme! Ahh!" Demesi ile elimi bıçağın tuttuğum kısmında gevşettim. "Ha şöyle, yola gel orospu çocuğu. Şimdi dökül bakalım kim gönderdi ulan seni!?" Birkaç belirsiz bakışın ardından umutsuzca nefes vererek lafa başladı.
"J-Jeong Yun-ho gönderdi." İsmi duyuşum ile gözlerim istemsizce kısılmıştı. Orospu çocuğu, anlaşmayı bozmuştu. Ama bende Kim Taehyung isem, o bozulmanın âlâsını yapardım.
"Peki, içeride başka adamı var mı lan? Senden başka. Dökül!" Korkulu gözler ile geriye çıkmaya çalışıyordu. Ama sonradan omzu ile ense arasına koyduğum elim bunu zorlaştırıyordu.
Birkaç dakika aynı şekilde sessiz kalıyordu. Ama bu benim daha da sinirlenmeme sebep oluyordu. Bir anda elim tekrar tekrar bıçağa gitmiş işaret ve orta parmağının ortasına doğru sürtmeye başladım. Aniden acı feryatlarına başlamıştı. "Sana Bir soru sordum değil mi piç kurusu!?" Diye haykırdım.
Tam bıçağın ucunu işaret ve orta parmağının arasından çıkartacaktım ki, birden içeriye Mingyu girmişti. "Bay Kim, şey telefonda Yoongi diye birisi var ve kendisinin Jeon Jungkook'un arkadaşı olduğunu söylüyor. Ayrıca telefona sizi istiyor. Açmayacaktım fakat, çok ısrarlı bir biçimde aradı." Jungkok'un ismini duymamla Ekim bıçaktan ayrılmış, gözlerim açılmıştı.
"Yoongi mi? Ne olmuş bir şey söylemedi mi?" Dedim. " Hayır patron, sizi istiyormuş acil dedi ama." "Tamam, ver lan şu siktiğimin telefonunu." Diyerek hızlıca elindeki telefonu aldım.
"Jungkook'a mı bir şey oldu lan?! Niye o aramadı?"
"Alo Taehyung. Bak, öncelikle sakin ol tamam mı? "
"Ne sakini ulan?! Jungkook'a mı bir şey oldu dedim!"
"Evet, Hobi'nin yani diğer arkadaşımızın hastaneye kaldırıldığını duyunca dayanamadı ve bayıldı. Bizde hastaneye getirdik işte. Ama, hafif ayık bir şekilde Taehyung diye sayıklayınca, seni arama gereği duydum. Buraya gelebilir misin?"
"Sikeyim, hemen geliyorum."
Telefon konuşmasını bitirerek, koşar adımlarla hemen kapıya yöneldim.
"Ne yapacağını biliyorsun Mingyu. Hallet şu siktiğimin şerefsizini. Bebeğimin bana ihtiyacı varmış."
ᯓ★
Bölüm sonu★
Düşüncelrinizi buraya yazinizz
Buda güzeldi bence yani Tae'nin babasının annesini bir adamla aldatması dışı🙈
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.