Televizyon açıldığı gibi çizgi film kanalını açmıştı. Soğuk ve itici görünümlü olsa da, o da her çocuk gibi çizgi filmlere aşıktı. Kanal açıldığında çizgi film olarak Teen Titans Go! Olduğunu görmesi ile yü- zünde gülümseme oluşmuştu küçük Taehyung'un yüzünde.

Teen Titans Go! En sevdiği çizgi filmler arasında kesinlikle ilk beşe girerdi.

Televizyonun sesinin kısık olduğuna kanaat getirerek sesini birazcık Yükseltmeye karar vermiş, ve yükseltmişti. Elinde peluşu ile hem oynuyor, hem de güzel ve sakin bir şekilde karşısındaki çizgi filmi izliyordu.

Şu ana kadar her şey tıkırında gidiyordu. İzlediği Teen Titans Go! Çizgi filmindeki kötü karakterlerin, savaşırken yaptığı bazı hareketleri saymaz isek. Uslu ve sorunsuz bir şekilde çizgi filmini izlerken, bir anda yukardan bir takım garip ve pek fazla alışık olmadığı sesler gelmeye başlamıştı. Ya da yanlış mı duymuştu?

Emin olmak adına, kaşlarını çatmış ve televizyonun sesini kısmıştı ki, sesleri daha iyi duymak için. Ama haklıydı, yukarıdan anladığı kadarı ile babasının birkaç söylenmesi geliyordu. Bundan emindi ki, yanında getirdiği ama söyleniyordu. Biraz daha çıkan seslere kulak vermeye karar vererek yavaş ve sessiz olmaya dikkat ederek merdivenlere yönelmişti.

Merdivenlerin başlangıcına yaklaşması ile sesler daha da netleşiyor ve bazılarını net bir şekilde duyabiliyordu. "Ah siktir, çok darsın Woojin." Evet, bu ses babasına aitti. Kaşlarını çatmış, sesleri anlamaya çalışıyordu. "Ahm, Bay Kim daha hızlı lütfen." Diğer adamın inlemeleri ile karışık çığlık tarzı sesleri geliyordu sanki. Hassiktir, ne oluyordu lan yukarıda? Bir de anne ve babasının yatak odasında. Aklında neler olabileceği canlanıyordu, fakat bu düşünce düşüneceği son düşünce bile değildi.

Tam merdivenlerden yukarıya çıkmak adına bir adım atıcaktı ki, kapının açılma sesi ile adımı havada kalmıştı. Genç oğlanın bakışları da kapıyı bulmuştu. Annesi gelmişti. Kadın, içeriye girdiği gibi gözleri oğlunu aramış ve çabucacık bulmuştu. Tam karşısındaydı. Genç kadın, oğlunun yüzündeki ifadeyi görünce garipsesede, kıkırdamadan edememişti.

"Bebeğim? Neden orara öylece duruyorsun? Annene sarılmak yok mu?" Kadın en içten gülümsemesi ile oğluna seslenmişti. Karşısındaki çocuk afallasa da kafasını hızlıca sallamış, kendisini annesinin kollarına bırakmıştı. "Hoşgeldin anne." "Hoşbuldum bebeğim. Nasılsın? Ne yapıyordun hım? Anlatmak ister misin?" Demişti kadın, her şeyden habersiz.

Kendisine sarılan oğlunu kolundan tutmuş, onunla aynı hizaya gelmek için bacaklarını kırarak, ayaklarının üstüne çökmüştü. "Ne oldu Tae? Biraz huzursuz gibisin sanki. İyisin değil mi?" Taehyung, annesi üzülmesin diye annesinin cümlesi bittiği gibi kafasını onaylar biçimde aşağı ve yukarı sallamıştı. Aynı şekilde gülümsemeye çalışmıştı.

Annesi mutlulukla kollarını okşarken, yukarıdan çok sesli olmasa da bizim duyabileceğimiz seste inlemeyle karışık çığlık gelmişti. Annesi birden sesle birlikte dikkatlice doğrulmuş, sesten emin olmak için merdivenlere doğru kulak vermişti. Sesler biraz daha artmaya başlayınca, Bayan Kim oğlunu bırakmış, seslere yönelmişti.

"A-anne. Nereye gidiyors-" "Bebeğim, hadi sen bahçeye çık ve biraz Yeontan ile oyna olur mu? Gelicem ben hemen." Diyerek oğlunun sözünü kesmişti Bayan Kim. Anlamıştı az çok neler olduğunu. Yapması gereken tek şey, kendi gözleri ile görmekti.

Taehyung, annesini ikiletmeden dediğini yaparak, hzili adımlarla Yeontan'ın yanına, bahçeye çıkmıştı. Bahçeye çıktığı gibi ise Yeontan'ın bir kelebeğin peşinden koşuştuğunu görmesi onu gülümsemişti. Çok tatlı görünüyordu.

Backtracking tk'Where stories live. Discover now